İklim Zirvesi-Türkiye Gazetesi(30.10.2021)

Roma’daki G20 Zirvesinin hemen ardından Glasgow’da İklim Değişikliği Konferansı yapılıyor. G20’nin önemli gündem maddelerinden biri, dünyanın en gelişmiş ekonomilerinin küresel ısınmayla nasıl mücadele edeceğiydi. Glagow’da ise iklim değişikliği, küresel ısınma ve çevreyle ilgili konular bütün boyutlarıyla ele alınıyor. Glasgow toplantısının ana konusu, Paris İklim Değişikliği Anlaşmasına taraf olan devletlerin sorumluluklarını yerine getirmesi.

BM Kalkınma Programı tarafından hazırlanan en son rapora göre, dünyanın en az gelişmiş ekonomileri ve kalkınmakta olan küçük ada ülkeleri, Paris anlaşmasından kaynaklanan yükümlülüklerinin %93’ünü yerine getirmişken, G20 ülkeleri birçok konuda ayak diremeye devam ediyor. Atmosfere salınan sera etkisi yapan gazların dörtte üçü G20 ülkelerinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla bu ülkelerin yükümlülüklerini yerine getirmemesi, sorumluluklarını sulandırmaları ya da anlaşmada öngörülmeyen ertelemelere gitmeleri, iklim değişikliğini önleme konusundaki çabaları sekteye uğratıyor. Sera gazının sadece %7’sine yol açan 78 az gelişmiş ülke, yükümlülüklerini tamamlamayı öne çekerken, dünyada en fazla zehirli gaz üreten ülkelerin arasında yer alan Çin’in “sıfır salınım” hedefini, 2060 yılı olarak belirlemiş olması ümitleri kırıyor.

Ortada çok büyük bir eşitsizlik ve dengesizlik var. BM üyesi 191 ülke isterlerse iklimle ilgili bütün yükümlülüklerini 31 Aralık 2021’e kadar tamamlasınlar, ABD ve Çin üzerlerine düşeni yapmadığı sürece Paris sisteminin başarıya ulaşması söz konusu olmayacak. Bu noktada bir nevi “danışıklı dövüşün” varlığından söz etmek de mümkün. Tüm ülkeler, iklim değişikliği ve küresel ısınma konusunda ABD ve Çin’in sorumluluklarının farkında olmalarına rağmen bu iki ülkeye herhangi bir dayatmada bulunamayacaklarını da biliyorlar. Ne BM ne de herhangi bir ülke, iklim gerekliliklerini yerine getirmiyorlar diye bu iki ülkeye karşı bir tavır içine giremiyor.

Öte yandan AB’nin yeşil mutabakatı, atmosfere salınan zehirli gazların önlenmesi için en etkili mekanizma olmaya aday. Ama bu sistemle ilgili de ister istemez soru işaretleri oluşuyor. AB üyeleri, yeşil mutabakatın gereklerini yerine getirmeyenlerle ticaretlerini kesebilecekler mi? Kendi ekonomilerini de vurabilecek bazı önlemleri almaya cesaret edebilecekler mi? Şayet Çin “hizaya getirilemezse”, atmosfere zehirli gaz salınımından kaynaklanan küresel sıcaklık artışının bu yüzyılın sonuna kadar 2,7 derece olacağı bilim insanları tarafından hesap ediliyor. Şayet küresel ısınma içinde bulunduğumuz yüzyıl için 1,5 derece seviyesinin üstünde kalırsa, dünyada modern zamanlarda hiç görülmedik ölçüde yıkıcı tabiat hareketlerinin yaşanacağı kesin.

Bütün raporlar ve bilimsel veriler, iklim değişikliğinin daha önceleri zannedildiği gibi “yumuşak” bir konu olmadığına işaret ediyor. Sorumlular hangi ülkeler olursa olsun, felaketleri tüm insanlık birlikte yaşayacak.

Türkiye’nin Paris İklim Anlaşmasını onaylaması ve Glasgow toplantısından hemen önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığının adına “İklim Değişikliği” ibaresini eklemesi çok önemli gelişmelerdi. Eş zamanlı olarak AB Yeşil Mutabakatına gecikmeden uyum için de Ankara’da gerekli çalışmalar yürütülüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarında ve açıklamalarında iklim değişikliğiyle mücadele daha sık ve daha geniş şekilde yer alıyor. Ankara, konunun tüm dünyayı ilgilendirdiğini ve ancak tüm ülkelerin üzerlerine düşeni yapmasıyla çözülebileceğini görüyor. Önümüzdeki haftalarda da Türkiye bir yandan yurt içinde çok güçlü bir iklim değişikliğiyle mücadele farkındalığı oluştururken, diğer yandan da uluslararası seviyede, tüm devletlerin yükümlülüklerini yerine getirmesi konusunu gündemde tutacak.

İklim değişikliklerinin dönemsel konular olduğunu, tarihte daha önce de yaşandığını ve küresel ısınmayla değil, dünyanın manyetik ekseninin yer değiştirmesiyle ilgili olduğunu savunanlar belki de insanlığın yok olmasının önüne geçebilecek ortak çabaları sekteye uğratmayı sürdürüyorlar.

Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadelede küresel öncüler arasına girmek için önemli adımları peş peşe atmayı sürdürecek ama küresel ısınma ancak tüm ülkelerin ortak çabasıyla kontrol altına alınabilecek.