Sahaya bakılınca, ABD ve İngiltere’nin Libya’da herhangi bir askerî varlığı yok. Hafter’e destek veren aktörler Suudi Arabistan, BAE, Mısır, Rusya ve Fransa olarak öne çıkıyor. Bu tablodan hareket eden birçok analizci de, Libya’daki düğümün bu ülkelerin tutumuna bağlı olarak çözüleceği değerlendirmesini yapıyorlar.
ABD ve İngiltere sahada olmayabilir. Fakat özellikle üç ülkenin Hafter’e destek vermeyi kesmelerini temin etmenin en etkili yolu ABD’nin ve İngiltere’nin bu ülkelere yapacağı baskıdır. Suudi Arabistan, BAE ve Mısır, belki ABD ve İngiltere istediği için Hafter’e destek veriyor değiller. Ama ABD ve İngiltere’ye rağmen Hafter’e destek vermeyi de sürdüremezler. Hafter’in en büyük ekonomik destekçisi olan ve lojistik imkânlarını ona kullandırtan bu ülkelerin devre dışı kalması Rusya ve Fransa’nın desteğini de anlamsız kılacaktır.
Ne Birleşmiş Milletler düzeyinde yürütülen görüşmeler ne de Almanya’nın bireysel çabaları Libya meselesine bir çözüm getirebilir. Libya’nın toprak bütünlüğünün korunması ve meşru hükûmetin Libya’nın tamamında hükümran olması ancak Hafter tehdidinin tamamen bertaraf edilmesiyle mümkün olabilir. Yoksa, Hafter “çatışan taraflardan biri” olarak nitelendirilmeye devam ettikçe ve Libya’nın geleceğinde siyasi bir aktör olarak yer almasına dayalı planlar yapıldıkça, Libya’nın gelecekte de patlamaya hazır bir bomba olarak kalacağı akıldan çıkarılmamalıdır.
Bu çerçevede, Türkiye’nin Libya’ya verdiği destek artarak devam edecektir. Bu destek sayesinde Trablus çevresini Hafter’e bağlı silahlı gruplardan temizlemeyi başaran Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti, kesin zafer için kritik önemi haiz Sirte ve Cufra gibi yerleşim alanlarını ele geçirmek için çabalarını yoğunlaştıracaktır.
Fas, Tunus ve Cezayir’in meşru hükûmetle olan bağlarının güçlendirilmesi ve Hafter’le aralarına kesin bir çizgi çekmesi gerekmektedir. Bu ülkeler üzerindeki Suudi Arabistan ve Fransa etkisinin şu an için kırılması zor gözükse de, bilhassa Tunus ve Fas’ın Türkiye ile yakın diyalog hâlinde oldukları unutulmamalıdır.
Ankara-Moskova hattında Libya-Suriye konularındaki diyalog hızlanacaktır. Moskova toptancı bir yaklaşımla, Libya ve Suriye’deki operasyonlarını aynı perspektiften yürütmektedir. Ankara bu durumun farkındadır. Suriye’nin geleceğine dair Türkiye-Rusya temaslarının, Libya’nın geleceği üzerinde de önemli yansımaları olacaktır. Türkiye-Rusya ilişkilerindeki kompartıman diplomasisi bu iki ülke açısından işlememektedir. Yani Türkiye ile Rusya arasında ya hem Suriye hem de Libya’da iş birliği olacak, ya da her ikisinde de görüş ayrılıkları devam edecektir. Bu noktada, ikili ilişkileri Suriye ve Libya boyutlarıyla ele alan ve eş zamanlı olarak her iki bölgeye dair kalıcı uzlaşma noktalarının ve “güven artırıcı tedbirlerin” şekilleneceği, somut sonuçlara odaklanmış yeni bir diplomasi süreci başlatılabilir. Fakat Moskova böyle bir diyaloğa henüz kapalı gözükmektedir…
Mısır’da 2013’te Muhammed Mursi’nin askerî darbeyle devrilmesinden bu yana Türkiye ile Suudi Arabistan ve BAE arasındaki ilişkiler had safhada bozulmuştur. Bilhassa BAE, sadece Suriye ve Libya’da değil, dünyanın her yerinde ve her alanda Türkiye’nin en önemli hasımlarından biri olarak davranmaktadır. Sisi Paşa’nın arkasındaki asıl ekonomik güç bu ikilidir. Türkiye’nin, Suudi Arabistan ve BAE karşısında Katar’a destek vermesi ve Cemal Kaşıkçı cinayetinde Suudi yetkililerin fail durumunda olmaları gibi gelişmeler ilişkileri daha da germiştir.
Türkiye, Brexit ve Korona süreçleri dolayısıyla sarsıntılar yaşayan ve Avrupa’da yalnızlaşmaya başlayan İngiltere’ye ilişkilerini güçlendirecek potansiyele sahiptir. Tüm sabote girişimlerine rağmen, Türkiye’nin İngiltere’ye verdiği sağlık yardımları çok olumlu bir karşılık bulmuş durumdadır. Akdeniz’in İngiltere açısında hâlen büyük önem taşıdığı akılda tutulduğunda, Fransa-İtalya-Yunanistan-Güney Kıbrıs gibi AB ülkelerinin İngiltere’yi göz ardı ederek attığı adımlardan Londra’nın rahatsız olduğu açıktır. Türkiye, genelde Akdeniz ve özelde Libya politikalarında Londra ile birçok ortak bakış açılarına sahiptir.
ABD ise Rusya’nın Fransa ile diyalog hâlinde bölgedeki etkinliğini artırmasından memnun değildir. ABD’nin içinde bulunduğu siyasi durum bölgedeki Amerikan askerî varlığının hareketlendirilmesini imkânsız kılmaktadır. Ama ABD’nin siyasi olarak atabileceği ciddi adımlar mevcuttur.
Şayet Londra ve Washington ikna edilebilirse, bu iki ülke Suudi Arabistan, BAE ve Mısır’ın Hafter’e verdikleri desteği kesmelerini temin edebilir. ABD ve İngiltere’nin bu yönde hareket etmeleri için epey sebep birikmiş durumdadır. Türkiye ile birlikte hareket etmeleri iki ülkenin de kendi çıkarınadır. Bu alanda kurulacak yeni iş birliği mekanizması, Doğu Akdeniz denklemini kökünden değiştirmeye adaydır.