Suriye’deki çatışmaların yoğunlaşmaya başladığı dönemde Türkiye tarafından ilk kez dile getirilen güvenli bölge önerisi, aradan beş yıl geçtikten sonra yine masada. Türkiye bu öneriyi yaptığında, Suriye rejiminin zulmü sebebiyle yerlerini terk etmek zorunda kalan mültecilerin, yine Suriye içinde ama üzerlerine varil bombaları atılmayacak korumalı alanlara yerleştirilmelerini temin etmeyi amaçlıyordu. O tarihlerde güvenli bölge denilince ilk olarak akla Halep ve civarı geliyordu. Rejim güçleri tarafından kuşatılan bu kentin etrafında her türlü askerî operasyona kapalı bir alan oluşturulacak ve hem Halep sakinlerinin yerlerinden edilmelerinin önüne geçilecek, hem de Suriye’nin başka yerlerinden göç etmek zorunda kalanlar bu alanda toplanacaktı.
Aradan geçen zaman zarfında -özellikle Rusya ve ABD devreye girdikten sonra- Suriye’de rejimin ve muhalefetin kontrol ettiği alanlar büyük ölçüde değişti. Suriye muhalefeti mevzilerini birer birer kaybederken, ülkenin kuzeyinde PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD-YPG terör örgütü tarafından kontrol edilen bir alan ortaya çıktı. Terör örgütü bu bölgenin nüfus yapısını değiştirerek, Suriye’nin geleceğinin tartışıldığı müzakere masasına özerk bir federe alan iddiasını taşıyabilmeyi hedeflemekteydi. Bu doğrultuda en güçlü desteği de ABD’den aldı. PYD-YPG’nin, DEAŞ terör örgütüne karşı mücadelede ABD’nin en yakın müttefiki olduğunu savunan Pentagon terör örgütünü sadece silahlarla donatmakla kalmadı aynı zamanda bulundukları alanlarda kendilerince bir yönetim biçimi kurmalarını da destekledi.
Ankara Ağustos 2016’da Fırat Kalkanı ve Ocak 2018’de Zeytin Dalı Harekâtlarını gerçekleştirmemiş olsaydı, Türkiye’nin güneyinde boylu boyunca uzanan bir terör coğrafyası varlık bulacaktı. Türkiye bu planı bozdu. Kısa süre sonra yeni şartlara göre planlarını güncelleyen Pentagon, PYD-YPG’yi silahlandırmaya devam ederken, Menbiç başta olmak üzere terör örgütü mensuplarının bulunduğu alanların hava sahasını Türkiye’nin muhtemel müdahalelerine kapattı. Defalarca verdiği sözlere rağmen terör örgütünü Menbiç’ten çıkarmayan Pentagon, yaklaşık 1,5 senedir Türkiye’yi oyalamayı sürdürdü. Ne PYD-YPG’ye silah yardımı kesildi, ne de Amerikalı askerlerin örgüt mensuplarıyla pervasızca görüntü vermeleri sona erdi.
Bu yılın başından itibaren Suriye’de güvenli bölge oluşturulması çalışmaları yeniden başladı. Fakat bu kez söz konusu güvenli bölgenin, Türkiye’nin daha önce önerdiği ama artık rejimin tam kontrolüne geçen alanlarda değil, Türkiye-Suriye sınır hattı boyunca tesis edilmesi gündeme geldi. Ankara ne zaman PYD-YPG’yi etkisizleştirmek maksadıyla Suriye’nin kuzeyine yeni bir operasyon için hazırlıklarını yoğunlaştırsa, Amerikalılar hemen güvenli bölge konusunda yeni bir müzakere süreci başlattılar. Bugün de, yeni bir müzakere süreci devam ediyor.
Oluşturulacak güvenli bölgeyle Türkiye iki şeyi elde etmek istemektedir. Birincisi, terör örgütünün bu alanda ileride özerk ya da federe bir devletçiğe dönüşebilecek siyasal yapılanmasını imha etmek. İkincisi de, Türkiye’ye gelmek zorunda kalan Suriyelilerin bu güvenli alana yerleşmelerini sağlamak. Amerikalıların Türkiye’ye teklif ettiği haritayla, Türkiye’nin bu iki hedefine de ulaşması zorlaşacaktır. Amerikalıların PYD-YPG ile mutabakat içinde hazırlayıp Ankara’ya sunduğu güvenli bölge haritası terör örgütünün Suriye’deki siyasal varlığını teminat altına almaktadır. Harita, Türkiye’nin beklentilerini tam olarak karşılamaktan uzaktır. Dahası bu alan Başkan Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a taahhüt ettiği 20 mil derinliğinde ve Irak sınırına kadar uzanan alanın neredeyse yarısı kadardır.
Güvenli bölgenin Türkiye’nin beklentilerine tamamen uygun şekilde tesis edilebilmesi için dört unsurun varlığı elzemdir:
1-Bu alan Türkiye sınırından güneye en az 20 mil derinliğinde ve doğuda Irak sınırına kadar uzanmalıdır.
2-Pentagon PYD-YPG’ye dağıttığı silahları toplamalı ve terör örgütü mensuplarını -Menbiç dâhil- güvenli bölgenin dışına çıkarmalıdır.
3-Güvenli bölgenin içi TSK ve ÖSO tarafından, güney sınırları ise ABD tarafından PKK-PYD-YPG, DEAŞ ve rejimin sızma teşebbüslerine karşı korunmalıdır.
4-Türkiye’deki Suriyelilerin güvenli bölgeye yerleştirilmeleriyle birlikte bu alandaki yerleşim yerlerinin yönetimi yeniden yapılandırılmalıdır.
Bu unsurların biri bile eksik olsa, PYD-YPG terör örgütünün ABD’nin koruması altında Suriye’de özerk alan oluşturma çalışmaları devam edecektir.
Fransızcada “déjà vu” diye bir tabir var. “Daha önce görmüştüm” demek. 1991-2003 arasında Irak’ın kuzeyinde olup bitenleri hatırladıkça, bugün Suriye’nin kuzeyinde yaşadıklarımız sizde de “déjà vu” hissi uyandırmıyor mu?..