Uluslararası öğrencilerin sayısını artırmak (14.10.2018) Türkiye Gazetesi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yükseköğretim Akademik Yılı açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye’de öğrenim gören uluslararası öğrenci sayısının 143.000’e ulaştığını söyledi. 2014’te 48.000 olan bu sayının neredeyse üçe katlanmış olması çok büyük bir başarıdır. Bu sayıyı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mayıs ayında gösterdiği hedef çerçevesinde 350.000’e çıkarmak için bir yandan Yükseköğretim Kurulu diğer yandan devlet ve vakıf üniversitelerimiz yoğun bir çaba gösteriyorlar.
Uluslararası öğrenci hareketliliği bilhassa son 10 yılda dünyada ciddi bir artış gösterdi. Geleneksel olarak fazla uluslararası öğrenciyi çeken ABD ve İngiltere’nin yanına başka ülkeler de eklenmeye başladı. Türkiye 1990’ların başından itibaren Orta Asya, Kafkasya, Orta Doğu ve Balkan ülkelerindeki öğrencilere verdiği burslarla bu alanda hızla yükselmeye başlamıştı. Başlangıçta uluslararası öğrencileri Türkiye’ye getirmenin tek bir stratejik hedefi vardı: Bu öğrencileri Türkiye’nin birer gönüllü elçisi olarak yetiştirmek ve geriye döndüklerinde Türkiye ile kendi ülkeleri arasında dostluk köprüler kurmalarını temin etmek. Bu stratejik hedef, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Fulbright, Eisenhower gibi isimlerle devlet bursu vererek, dünyanın dört bir yanından zeki öğrencileri kendi üniversitelerine çeken ABD’nin o zamanki hedefiyle benzeşmekteydi. Benzeri şekilde, İngiltere, Fransa, o zamanki adıyla SSCB gibi ülkeler de bu şekilde devlet bursları tesis etmişler ve aynı yolu izlemişlerdi.
Zamanla devlet bursları birçok ülkede muhafaza edilmekle birlikte başta ABD ve İngiltere olmak üzere birçok Batı ülkesindeki üniversiteler öğrenim ücretini kendisi ödeyen uluslararası öğrencileri de kabul etmeye başladılar.
Uluslararası öğrenci hareketliliğinde bu ikinci dönemi tetikleyen üç önemli dinamik vardı:
Birincisi, küreselleşmeyle birlikte ulaşım, iletişim, müfredat onaylatma, kabul mektubu alma, vize süreçleri, çalışma izni alma, uluslararası para transferleri gibi uluslararası öğrencileri etkileyen alanlarda önemli kolaylıklar ortaya çıktı. Bu da, başka ülkelerdeki üniversitelerde eğitim görmeyi cazip hâle getirdi.
İkincisi, yine küreselleşmeyle birlikte uluslararası ticaretin kolaylaşması, yabancı ülkelerde yatırımların artması gibi sebeplerle birçok şirket başka ülkelerden gelen ama iyi üniversitelerde eğitim almış eleman istihdam etmeye başladı. ABD üniversitelerinden alınan bir lisans ya da lisansüstü derece dünyanın birçok ülkesinde mesleki yükselme ve yüksek ücret almanın bir ön şartı gibi görülmeye başladı.
Üçüncüsü, Batı ülkelerinin üniversiteleri yurt dışı eğitim fuarlarına iştirak ederek, başka ülkelerde temsilcilikler açarak veya eğitim ajanslarıyla çalışarak kendi kurumlarına öğrenci toplamaya giriştiler. Bu iş, devlet burslarıyla öğrenci getirmekten çok daha zahmetli olmasına rağmen, getirilen öğrenciler hem baştaki stratejik hedefe uygun birer gönüllü elçi olmakta hem de ilgili ülke için ciddi bir ekonomik fayda sağlamaktaydı.
Türkiye de bu ikinci dönemin şartlarına uygun bir uluslararası öğrenci stratejisi takip ederek, verdiği devlet burslarıyla Türk üniversitelerine öğrenci getirmeyi sürdürürken, diğer yandan kendi ücretini ödeyerek gelebilecek durumda olan öğrencileri de getirmek için çalışmaya başladı. Bu çerçevede yurt dışından öğrenci getirmek hizmet ihracatı tanımı içine alınarak, TİM Hizmet İhracatçıları Birliği bünyesinde üniversitelerin de yer alması temin edildi. Keza DEİK bünyesinde oluşturulan Eğitim Ekonomisi İş Konseyi de, dünyanın her yerinden öğrenci getirebilmeleri için üniversitelere yol gösteren faaliyetlere imza attı.
Takip edilen dış siyasetin ürünü olarak birçok ülkede Türkiye’ye duyulan kamuoyu sempatisinin artması, birçok devletle geliştirilen yeni ve güçlü iş birlikleri, YÖK’ün başlattığı kalite ve uluslararasılaşma çalışmaları sayesinde Türk yükseköğretiminin toplam kalitesindeki artış, Türk üniversitelerinin uluslararası akademik sıralamalarda yükselmesi, ABD ve Avrupa ülkelerinde İslam düşmanlığı, yabancı düşmanlığı, ırkçılık gibi hastalıklı eğilimlerin yükselişe geçmesi Türkiye’nin tercih edilen bir uluslararası öğrenci destinasyonu hâline gelmesine yol açtı.
Özellikle son birkaç yılda elde edilen büyük başarıya rağmen en az 350 bin uluslararası öğrenci hedefine ulaşılabilmek için daha çok çalışmamız gerekiyor. Bilhassa başta Çin olmak üzere uluslararası öğrencilerin ne kadar büyük bir önem taşıdığını fark eden ülkelerin attığı sistematik ve planlı adımlar Türkiye’nin yabancı öğrenci potansiyelini sekteye uğratabilir. Üniversitelerin, ilgili tüm kamu ve özel sektör kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışacağı dinamik bir uluslararası öğrenci stratejisinin hayata geçirilmesi hedeflerimize daha kolay ulaşmamıza yardımcı olacaktır.