Dünya ekonomisindeki gelişmeleri değerlendirmek için oluşturulan G-20 platformunun Çin’de yapılan bu yılki toplantısında uluslararası terörle mücadele de önemli gündem maddelerinden birini meydana getiriyor. Dünyanın en gelişmiş ekonomilerinin temsil edildiği toplantıda Türkiye’nin tavrı son derece net. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın defalarca dile getirdiği gibi terörizmin her türlüsüne karşı topyekûn bir mücadele yürütülmesi gerekiyor. Büyük devletlerin; bugüne kadarki tutumlarını devam ettirerek, kendi işlerine yarayan ve yaramayan terör örgütlerine karşı farklı tutumlar takındıkları sürece dünyanın terör belasından kurtulması mümkün değil.
Türkiye aynı anda üçten fazla terör örgütüyle birden mücadele yürüten nadir ülkelerden biri. Bir taraftan demokrasiyi ve meşru yollarla seçilmiş hükûmeti darbe yoluyla işlevsiz kılmayı hedefleyen FETÖ’yle, diğer taraftan PKK, DAEŞ, DHKP-C gibi örgütlerle sınırları içinde ve dışında olağanüstü bir mücadele yürüten Türkiye, terörizmin nasıl ortadan kaldırılacağı konusunda en çok sözü dinlenmesi gereken ülke konumunda. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın FETÖ’nün dış bağlantılarının ve dışarıdan aldığı desteğin tamamen ortadan kaldırılması için ABD Başkanı Obama’ya yaptığı iş birliği çağrısına henüz olumlu bir cevap gelmedi. Washington yönetimi yan çizmeye ve topu taca atmaya devam ediyor. ABD’nin her fırsatta ne kadar önemli bir dost ve müttefik olduğunu vurguladığı Türkiye’nin haklı taleplerinin neden karşılanamadığını ne Obama ne de bir başka ABD yetkilisi açıklayabiliyor. Amerika’nın derin bir samimiyet sorunu yaşadığı ortada.
Aynı samimiyet sorunu Suriye’nin kuzeyini tamamen ele geçirerek Suriye’nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldırmayı hedefleyen, dahası terör örgütü PKK ile bağını gizlemeyen PYD/YPG konusunda da yaşanıyor. ABD, PYD için terör örgütü diyemiyor. Fırat’ın doğusuna tamamen çekilmediği, Münbiç’i tahliye etmediği hâlde ABD hâlâ bu örgütü kollamaya devam ediyor. Özgür Suriye Ordusu’nun Türkiye’nin desteğiyle DAEŞ’e karşı sürdürdüğü Fırat Kalkanı operasyonunda kısa sürede elde edilen büyük başarı bile ABD’nin PYD/YPG sevdasını ortadan kaldıramadı…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, G-20 toplantısında bir araya geldiği liderlere Suriye’de Türkiye’nin tam olarak ne yapmak istediğini ayrıntılarıyla anlatıyor:
Türkiye DAEŞ’e karşı uluslararası hukuktan ve BM antlaşmasından kaynaklanan meşru müdafaa hakkını kullanmaktadır. Türkiye Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanadır ve hiçbir terör grubunun bu bütünlüğe zarar vermesini istememektedir. Suriye’de bir an önce barış ve istikrarın sağlanmasını en çok isteyen ülkelerin başında Türkiye gelmektedir.
Türkiye aynı zamanda Suriye krizinin bölge ülkelerine sıçramaya başladığı günden itibaren güvenli bölgeler oluşturulmasını ısrarla savunan tek ülke olarak G-20’de bu hususu bir kez daha dile getirmektedir. Fırat Kalkanı operasyonu Suriye’nin kuzeyinde fiilen-de facto bir güvenli bölgenin oluşmasını zaten sağlamıştır. Bundan sonra yapılması gereken bu fiili durumu, hukuki zemine oturtmak ve BM Güvenlik Konseyi’nin alacağı bir kararla Suriye’deki ilk güvenli bölgeyi ilan etmektir. Bu bölge DAEŞ ve PYD/YPG’den tamamen arındırılmalıdır. Rejim güçlerinin hava unsurlarının bu bölge üzerindeki uçuşları yasaklanmalıdır. Bölgeye başka ülkelere sığınmış Suriyeli mülteciler yerleştirilmeli ve onların güvenliği çok uluslu bir BM gücü tarafından sağlanmalıdır. Bölgeye kesintisiz insani yardımların akışına yönelik önlemler alınmalıdır. BM Güvenlik Konseyi, Türkiye’nin Suriye’de inisiyatif almasıyla ortaya çıkan bu yeni duruma gözlerini kapatmamalıdır. Bu fırsatın heba edilmesi, Suriye halkının 6 yıldır yaşadığı insani dramın bir gün biteceğine dair ümitlerin azalmasına yol açacaktır. G-20’ye katılan liderlerin bu konuda bir mutabakata varmaları, BM’nin süratle karar almasını kolaylaştıracaktır.
Türkiye Fırat Kalkanı operasyonu ile G-20 Zirvesi öncesinde dünyanın en gelişmiş ekonomilerinin liderlerinin önüne Suriye için bir alternatif koydu. 60 küsur ülkeden oluşan koalisyonun yıllardır yapamadığını 2 haftada başaran Türkiye’nin sunduğu bu alternatifin dikkate alınması gerekir…