PKK-PYD-YPG Suriye’nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturacaktı. Batı destekli stratejinin nihai hedefi Irak’ın kuzeyinden başlayarak Akdeniz’e uzanan bağımsız bir devlet kurmaktı. Bir sonraki aşamada Türkiye’nin güneyinin de bu yapıya dâhil edilmesi amaçlanmaktaydı. Türkiye adım adım bu oyunu bozdu.
Evvela 2016’da Fırat Kalkanı harekâtı gerçekleştirildi. Azez-Cerablus hattı DEAŞ ve PKK-PYD-YPG terör unsurlarından temizlendi. İki yıl sonra 2018’de Zeytin Dalı Harekâtıyla Afrin kurtarıldı. Bu bölgeleri tekrar ele geçirmek için ABD’nin silah ve mühimmat yardımıyla hareketlenen terör örgütüne karşı son olarak 2019’da Barış Pınarı Harekâtı gerçekleştirildi. Dönemin ABD Başkan Yardımcısı Mark Pence Ankara’ya gelerek, teröristlerin Türkiye sınırından 32 km geriye çekileceği ve Türkiye’ye yönelik saldırılar gerçekleştirmeyeceği sözünü vermesi üzerine harekât sona erdirildi.
Aradan geçen 5 yıl boyunca ABD terör örgütünü silahlandırmayı ve sözde “düzenli ordu” kurmasına yardımcı olmayı sürdürdü. CENTCOM komutanları örgütün elebaşlarıyla kol kola görüntüler verdiler. Onlara moral desteği mahiyetinde sosyal medya paylaşımları yaptılar. Örgüt, rejim güçleriyle de örtülü bir anlaşma çerçevesinde kendi konforlu alanında istediği gibi at oynatmaya, bölgede etnik temizlik yapmaya, doğal kaynakları terörün finansmanı için sömürmeye devam etti.
Özellikle son iki yıldır Türkiye, Rusya’nın ara buluculuğuyla Şam yönetimiyle üst düzey görüşmeler yapmanın kapısını araladı. Ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne mütemadiyen vurgu yapan Türkiye, Suriye’nin terörden tamamen arındırılması için Şam ile çalışmaya hazır olduğunu tekrarladı. Esad türlü bahanelerle masaya gelmedi. Bir yandan İdlip başta olmak üzere çeşitli yerlerde Suriyeli muhalifleri bombalamayı sürdürdü. Diğer yandan da ülkenin üçte birini kontrol etmekte olan PKK-PYD-YPG ile gayriresmî bir ortaklık yürüttü.
Türkiye’nin uzattığı eli tutmayan Esad tarihî bir fırsatı kaçırdı. Türkiye’nin samimi yaklaşımından şüphe duyarak ipe un seren Şam rejimi bugün tükenmenin eşiğine geldi. Suriye muhalefeti Halep ve Hama’dan sonra Humus’a yaklaştılar. Humus-Şam arası 160 kilometre. Büyük bir moral bozukluğu yaşayan rejimin silahlı kuvvetleri Rusya’nın etkili hava desteği olmadan kararlı ilerleyişlerin sürdüren muhalifleri durdurabilecek gibi gözükmüyor. Moskova ise Esad’ın artık sona yaklaştığının farkında. Üç yüz yıllık Akdeniz’e inme hayalini gerçekleştirerek Suriye’de üsler elde eden Rusya’nın bundan sonraki tek amacı Esad’la olmazsa, bir başkasıyla devam ederek bu kazanımlarını korumak. Pragmatik bir yaklaşımla, Suriye muhalefetiyle uzlaşmanın yollarını arayacakları düşünülebilir. Sürekli gerileyen Esad’ın yanında durmak bundan sonra Rusya’ya Suriye’de hiçbir şey kazandırmaz.
Hizbullah’ın Lübnan’da aldığı darbe İran’ı Suriye’de de zayıflattı. Halep kuşatılınca, Tahran Zeynebiyyun ve Fatimiyyun Tugaylarını rejime destek için harekete geçirmişti. Ama bunlar muhaliflerin ilerlemesini durduramadılar. Görünen o ki, İran’a bağlı milisler eski kuvvetlerinden çok uzaklar ve yıpranmışlar. Devrim Muhafızları da kesin mağlubiyete çok yakın olan Esad’a yeterli desteği veremiyorlar. Bu noktada Tahran sahada değil masada etkili olarak Esad’ı mümkün olduğunca rahatlatmaya çalışıyor. Rusya’yla da iş birliği yaparak Türkiye’yi muhaliflere destek vermemesi için ikna etmeye uğraşıyor.
Bu noktada, Suriye muhaliflerini kimlerin hangi maksatla harekete geçirdiği ve amaçlarının ne olduğunu tartışmak yerine ortaya çıkan bu durum karşısında Türkiye’nin ne yapacağına odaklanmalıyız. Sınırlarımızın güneyinde oluşturduğumuz güvenli alanın terör unsurlarının tehdidinden tamamen çıkarılması lazım. Zeytin Dalı Harekâtından bu yana, söz konusu güvenli alana en fazla zarar veren hususun Menbiç’teki terörist mevcudiyeti olduğunu biliyoruz. Menbiç’in PKK-PYD-YPG’den kurtarılması ve Fırat’ın batısının tamamen temizlenmesi Ankara’nın Suriye’deki güvenlik önceliklerinin en üst sırasında yer alıyor. Bu hamlenin yapılması için şimdikinden daha uygun bir zaman yok. Suriye Millî Ordusu’nun Tel Rifat’ı kurtarması çok büyük bir başarıydı. Bir sonraki aşamada Millî Ordu’nun Menbiç’e doğru hamle yapacağını tahmin eden terör örgütü buraya destek yollamak için ikmal hatları oluşturmaya çalışıyor.
Unutmayalım ki, Menbiç 2016’da terör örgütünün kontrolüne geçmişti. DEAŞ’tan temizlendikten sonra PKK-PYD-YPG’nin Menbiç’ten çıkarılacağı sözünü veren ABD bu taahhüdünü yerine getirmedi. 2019’daki Barış Pınarı Harekâtı sırasında benzeri bir sözü Türkiye’ye veren Rusya da bu yönde bir adım atmadı. Nüfusunun kahir ekseriyeti Araplardan oluşan Menbiç’in terör örgütünün denetiminde bırakılmasının tek sebebi, yazının en başında bahsettiğim “teröristanın kurulması” stratejisi için kilit öneme sahip olması. Suriye Millî Ordusu’nun çok kısa süre zarfında Menbiç’i de teröristlerden kurtarmak için harekete geçmesi gerektiği kanaatindeyim.
Bu iş Menbiç’te bitmez. Fırat’ın batısı halledildikten sonra sıra doğusuna da gelecek.
Fırat’ın batısındaki PKKlılar terörist de doğusundakiler değil mi? Pençe-Kilit Harekât sahası ile Suriye’nin kuzeyindeki harekât sahalarının irtibatı temin edilerek, kesintisiz bir güvenli alan tesis edilecek. Terörle mücadelede sabırla ve kararlılıkla ama her gün yeni başarılar elde edilerek sürdürülecek.