Diplomasi tarihi, tarih biliminin geç ortaya çıkmış disiplinlerindendir. Avrupa’da XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren gelişmiş, ülkemizdeyse ancak XX. yüzyılla birlikte tarih yazıcılığı metotları arasına girmiştir. Halen bu sahada büyük boşluk vardır. Ülkemizde geç başlayan diplomasi tarihi yazıcılığı, konu olarak genellikle Cumhuriyet döneminin milletlerarası münasebetlerini alır. Osmanlı diplomasi tarihi alanıysa ekseriyetle yabancılara terk edilir. Çağrı Erhan, Osmanlı dönemi Türk-Amerikan ilişkilerini konu aldığı bu çalışmasıyla büyük bir boşluğu doldurmaktadır. Klasik diplomasi tarihi metodundan uzaklaşmayarak, Türkiye, ABD ve İngiltere arşivlerinde ulaştığı vesikaları kitabının temel yapıtaşları olarak almış, böylece spekülasyonlara açık bir konuda ciddi, yansız ve güvenilir bir çalışma hazırlamıştır. ABD’nin Mağrib bölgesiyle ilişkilerinden, misyonerlerin Levant’taki faaliyetlerine, Osmanlı-ABD silah ticaretinden, ABD’nin Doğu Sorunu’na bakışına kadar geniş bir yelpaze içinde Türk-Amerikan ilişkilerinin tarihsel kökenlerini konu edinen bu kitap, Osmanlı diplomasi tarihi ve Türk-Amerikan ilişkileriyle ilgilenenlerin mutlaka okumaları gereken bir kaynak eser niteliğindedir.
İkinci Baskıya Önsöz
Bu kitabın ilk basımının üzerinden 14 yıl geçti. Rahmetli Hocam Prof. Dr. Oral Sander, “İyi doktora tezi bir akademisyeni profesör yapar” derdi. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne asistan olarak atandığım 1994’ten bugüne çok sayıda başka bilimsel yayın yapmış olmama rağmen, akademik yükseltmelerimde bu çalışmanın daima çok etkili olduğunu söyleyebilirim.
Türk-Amerikan İlişkilerinin Tarihsel Kökenleri bir doktora tezi olarak hazırlanmıştı. Basıldığında henüz yardımcı doçentliğe atanmamış, dolayısıyla lisansüstü tez hazırlayanlara danışmanlık yapmaya başlamamıştım. Zaman içinde hem tez danışmanı hem de jüri üyesi olarak onlarca tez okudum. İmge Yayınevinin kurucusu Refik Tabakçı ile kitabın ikinci baskısı için görüştüğümüzde, akademik hayatım boyunca edindiğim tez okuma deneyimini kullanarak, bu çalışmayı da gözden geçirmeye ve bazı yerlerine eklemeler yapmaya karar vermiştim. Fakat bir süre sonra bundan vazgeçtim. Açıkçası kitabın özgünlüğünü ve doktora tezi niteliğini bozmaktan çekindim. 2002’de Afet İnan Tarih Araştırmaları birincilik ödülüne özgün haliyle değer görülen çalışmanın tek bir cümlesini bile değiştirmek bana doğru gelmedi. Böylece ikinci baskının, ilk baskıdan tek farkı kapak resmi oldu. O da bir zorunluluktan kaynaklandı. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde birkaç kez çalışma odamı değiştirmiştim. O taşınmalar sırasında ilk baskıdaki kapak fotoğrafının orijinalini de kaybetmişim.
Akademik yaşam boyunca hazırlanan tüm nitelikli çalışmaların mutlaka yayınlanması gerektiğini düşünenlerdenim. Özgün ve iyi hazırlanmış doktora tezleri bu kapsamda bilhassa değerlendirilmelidir. Danışmanlığını yaptığım tüm genç arkadaşlarıma bunu salık vermekteyim. Bazıları bu tavsiyeye uyar, bazıları uymaz. Çaba göstermelerine rağmen tezlerini yayınlayamayanlar da olur. Zira Türkiye’de genç bilim insanlarının lisansüstü çalışmalarını yayınlamaya istekli yayınevi hala çok az. Bilimsel çalışmaları yaygınlaştırmak gibi birincil bir görev üstlenmiş olmalarına rağmen, bir çok üniversitemizin bütçe sorunları sebebiyle lisansüstü tezleri basmaktan uzak durduklarını da üzulerek gözlemliyorum. Bu bağlamda, ticari riskleri göz ardı ederek bu çalışmanın ilk baskını yapan İmge Yayınevi’ne kendimi her zaman borçlu hissederim.
Kitabın konusunu oluşturan Osmanlı-Amerikan siyasi ilişkileri konusunda ilk baskıdan bu yana Türkiye’de çok az yayın yapıldı. Bu çalışmada kullanılmamış bazı Osmanlı arşiv kaynaklarına atıf yapılan Nurdan Şafak’ın Osmanlı-Amerikan İlişkileri başlıklı kitabı bu konudaki ender yayınlar arasında sayılabilir. Şuhnaz Yılmaz’ın, Turkish-American Relations 1800-1952 adlı çalışmasının da yakında basılmasını ümit ediyorum. Genel kapsamlı çalışmaların yanında, yine sayılan az da olsa, Osmanlı Devleti’ndeki Amerikan misyoner faaliyetleri hakkında son yıllarda yayınlanan birkaç kitaba rastlanabilir. Çoğu Türkiye’deki üniversite dergilerinde olmak üzere, konunun çeşitli yönlerini ele alan makalelerin sayısı ise daha fazladır. Konunun magazinsel ya da popüler yönüyle ilgilenenlerin yaptıkları, ekseriyetle internet ortamında mütemadiyen yeniden üretilen yayınları, bilimsel çalışmalar kapsamında değerlendirmek şüphesiz mümkün değildir.
Halbuki, XVIII. yüzyılın sonundan diplomatik ilişkilerin kesildiği 1917’ye kadar uzanan bir zaman dilimine yayılan Osmanlı-Amerikan ilişkileri daha fazla akademik çalışmaya konu olmayı hak ediyor. Döneme ilişkin Amerikan arşivleri epeydir açık. Osmanlı arşivinin de büyük ölçüde tasnif edilerek, araştırmacılara sunulduğunu biliyorum. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Dairesi’nde bulunan Osmanlı Devleti’nin Washington sefaretine ait evrağın tasnif işlemleri ise devam ediyor. Bu önemli fonun açılmasıyla birlikte hem konunun geneline ilişkin hem de bazı alt başlıkları ele alan yeni yayınların önümüzdeki yıllarda yapılmasını ümit ediyorum. Kaldı ki, “her kuşak tarihi yeniden yazar” ilkesi gereğince, Türkiye-ABD ilişkilerinin mevcut durumunu tahlil etmeye katkı sağlayacak şekilde, Osmanlı-Amerikan ilişkilerinin yeni bakış açıları, yaklaşımlar ve yöntemlerle bilimsel çalışmalara tekrar tekrar konu olması biraz da gerekliliktir.
Türk-Amerikan İlişkilerinin Tarihsel Kökenleri’nin, okuyanları bu konuda yeni çalışmalar yapmaya teşvik eden, bilimsel merak uyandıran ve arşiv belgelerine dayalı diplomasi tarihi çalışma heveslerini kamçılayan bir nitelik taşıması, benim için kitabin çok atıf almasından daha fazla önem taşımaktadır. Umarım öyle de olur.
Yayınevi: İmge Yayınevi
Sayfa Sayısı: 430
Basım Yılı: 2015
Dili: Türkçe