Savaşı yaymak Netanyahu’yu kurtarır mı? – Türkiye Gazetesi (14.01.2024)

ABD ve İngiltere cuma gecesi Yemen’deki Husi milislerine ait hedefleri vurdu. Husiler bir süredir Kızıldeniz, Babülmendep Boğazı ve Afrika Boynuzu açıklarında seyreden gemilere saldırılar düzenlemekteydi. Bu saldırıların gerisinde Husilere uzun yıllardır destek veren İran’ın yönlendirmesinin olduğu yorumları Batı basınında sıkça yer alıyordu. ABD ve İngiltere’nin saldırısından sonra ordusunu alarm durumuna geçiren İran’dan Husilere yardım sözü geldi. İran’ın ABD ve İngiltere ile savaşmayı göze alması mümkün olmadığından söz konusu “yardım” ancak bölgeye milis, silah ve mühimmat yollamak şeklinde olabilir. Bu ise İran’la Yemen’e saldıran güçler arasındaki gerilimi tırmandırır.

Diğer yandan İsrail’in Filistin’i hedef alan saldırıları tüm hızıyla sürüyor. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin başvurusuyla geçtiğimiz perşembe günü Lahey’deki Birleşmiş Milletler Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’in Filistin’deki eylemlerinin soykırım suçu oluşturup oluşturmadığının ele alındığı dava başladı. İsrail Başbakanı Netanyahu, “amaçlarının Filistinlileri Gazze’den çıkarmak olmadığını ve sivil kayıpları engellemek için her türlü tedbiri aldıklarını” söylese de yüzde 70’ini çocukların ve kadınların oluşturduğu 23 binden fazla insanı 100 günde katleden İsrail’in kendisini işlediği suçlardan aklayabilmesi imkânsız. Gazze’de işlenen savaş suçları konusunda hiçbir şüphe yok. Fakat soykırım, savaş suçlarından biri ve ispatı en zor olanı. Uluslararası Adalet Divanı’nın “Filistin halkına soykırım yapıldığı ve İsrail devletinin de bunda hukuki sorumluluğu bulunduğu” yönünde karar vermesi -tüm delillere rağmen- çok kolay olmayacak. Nihai kararın en erken iki yılda çıkması söz konusu. Güney Afrika, dava dilekçesinde mahkemeden tedbir kararı almasını da talep ettiğinden, birkaç hafta içinde “İsrail’e saldırıları durdurması ve sivillere karşı dikkatli olması” çağrısı yapan bir tedbir kararı çıkabilir. Ama onda da “İsrail soykırım işliyor” ifadesinin yer alacağını beklememek lazım. Bununla birlikte Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Filistin’in başvurusuyla başlatılan dava da devam ediyor. Uluslararası Adalet Divanı’nın vereceği kararlar ve davada öne sürülen deliller, Uluslararası Ceza Mahkemesinin yargı sürecini de etkileyecektir.

Ülkesini uluslararası mahkemelerde sanık sandalyesine oturtan, ABD’nin desteğini süratle kaybeden ve içeride çok sert tepkilere maruz kalmaya başlayan Netanyahu, “İsrail’i yok etmek isteyen güçler olduğu” söylemini yükselterek çatışmayı etrafa yaymaya çalışıyor. Lübnan’a saldırı Netanyahu’nun dilinden düşmüyor. Ordusunun büyük bölümü Gazze saldırısına katılmakta olan İsrail, Lübnan’da Hizbullah’a karşı -bir kez daha- başarısız olmayı göze alabilir mi? Hizbullah’la 2006’da savaşan İsrail hedeflerine ulaşamamıştı. Kendi halkını bile ikna etmekte zorlanan Netanyahu yine de “Lübnan’ın güneyini Gazze’ye çevirmek” tehdidini savurmaktan vazgeçmiyor.

İsrail yıllardır ABD’yi İran’a saldırtmak için uğraşıyor.

Şayet İsrail Lübnan’a girerse ve İran da İsrail’e karşı Hizbullah’ın yanında açıkça yer alırsa, nereye varacağı öngörülemez şekilde kriz tırmanabilir. Seçim yılındaki Biden yönetiminin atabileceği en mantıklı adım, İsrail-Hizbullah çatışmasının önüne geçmek. Aksi takdirde ABD, Irak ve Suriye’deki askerî varlığını da tehlikeye düşürecek şekilde kendisini bir savaşın içinde bulabilir.

Biden’ın Pentagon’a ne kadar hâkim olduğu ayrı bir tartışma konusu. Özellikle CENTCOM generallerinin Suriye ve Irak’taki davranışları Beyaz Saray’ın ABD ordusu üzerindeki kontrolünü sorgulanmaya açık hâle getirdi. CENTCOM’un siyasi otoriteden bağımsız hareket etmesi çok uzak bir ihtimal gibi görülse de son 20 yıldır birçok tartışmalı eylemin merkezinde yer alan bu yapının iç siyasete kilitlenmiş Biden yönetiminin Orta Doğu’da yeni yanlış kararlar almasına “katkı” vereceği beklenebilir. Yanlış kararların başında, CENTCOM’un sayesinde Suriye’nin üçte birlik bölümünü kontrolü altına alan terör örgütünü siyasi bir kimliğe büründürme çabaları geliyor.

Bu ise İsrail’in 1950’lerden beri eksilmeyen, Arap ülkeleri için tehdit oluşturacak ama kendisine dost olan bir Kürt devleti kurdurma arzusuyla örtüşüyor.

Barut fıçılarıyla dolu Orta Doğu, bölge ülkelerinin, devlet dışı silahlı aktörlerin, terör örgütlerinin ve bölge dışı güçlerin dâhil olacağı büyük bir patlamaya doğru hızla sürükleniyor. Bunun önüne geçmek için evvela İsrail’in Gazze saldırısının durdurulması gerekiyor.