Suriye için dörtlü iş birliği zor ama mümkün – Türkiye Gazetesi (07.01.2024)

ABD ile müttefikiz. ABD PKK’nın Suriye kolu olan terörist YPG-PYD ile de müttefik. PKK Türkiye’nin düşmanı. ABD’nin desteğiyle 60.000 kişilik bir “silahlı güç” Suriye’nin kuzeyinde kuruldu. Bölgedeki Araplar ve Türkler başka alanlara göçmeye zorlandı. Irak’ın kuzeyinden getirilen nüfus buraya yerleştiriliyor. Hedef Suriye’yi bölerek ABD ve İsrail’e dost bağımsız bir devlet kurdurmak. Güneyinde bir terör devletinin kurulması Türkiye için bu kabul edilemez bir durum; Suriye, Irak ve İran için de.

Şam yönetimi topraklarının yaklaşık üçte birinin -üstelik petrol ihtiva eden bölgelerin kendisinden koparılmasını istemez. Bağdat bilir ki, Suriye bölünürse sıra kendisine gelecektir. Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin içindeki bazı gruplar ile Suriye’nin kuzeyinde kurulmakta olan yapının, ABD’nin yönlendirmesiyle birlikte hareket etmesi kaçınılmazdır. Tahran bilir ki, İsrail’in ileri karakolu hâline gelecek bir alan İran üzerinde baskı oluşturacaktır.

Ve Moskova da bilir ki, doğrudan ABD tarafından bölgede kurdurulacak bir devlet ABD’nin sözünden çıkmayacak daimî bir ABD üssü hâline gelecektir.

Tek cümleyle özetlemek gerekirse, Suriye’nin bölünmesi yoluyla yeni bir devlet kurulmasını, Türkiye, Suriye, Irak, İran ve Rusya istemiyorlar.

Ama bu devletlerin istememesi ABD’yi yavaşlatmıyor. DEAŞ’a karşı “savaştığı” gerekçesiyle terörist YPG-PYD’yi desteklemeyi sürdüren ABD, her vesileyle bu yapıya meşruiyet kazandırma peşinde koşuyor.

Şayet bölgede yeni bir devlet kurulmasını Ankara, Şam, Bağdat, Tahran ve Moskova istemiyorlarsa, dahası kendi hayati çıkarları için kabul edilemez buluyorlarsa, o hâlde tutumlarını uyumlaştırmaktan ve zamanı geldiğinde birlikte eyleme geçmekten başka bir çareleri yok. Zaman giderek daralıyor.

Üç adım atılabilir.

Birinci adım, Ankara-Bağdat arasında aralık ayında yapılan kapsamlı zirvede oluşturulan görüş birlikteliğinin Ankara-Tahran hattında da oluşturulmasıdır. Cumhurbaşkanı Reisi’nin, İran’daki bombalı saldırılar sebebiyle gerçekleşemeyen Türkiye ziyaretinin ^ önümüzdeki haftalarsa—- da yapılması önem arz ediyor. Türkiye ve İran’ın, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve bölgenin teröristlerden arındırılması için mutabakata varmalarının önünde bir engel kalmamalı. İki ülkenin her konuda anlaşmaları, bölgeye ve dünyaya aynı mercekten bakmaları elbette beklenemez. Fakat her ikisi için de can yakıcı sonuçlar doğurabilecek bazı konuları engellemek için iş birliği yapmaları elzemdir.

İkincisi, Esad hükümetinin güçlü destekçisi Rusya’nın, Türkiye, Irak ve İran arasında varılabilecek mutabakata destek vermesidir. Moskova en azından, “Suriye’nin bölünmesine karşı olduğunu” güçlü bir şekilde dile getirmeli, Türkiye’nin terörle mücadelesinin Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına da yardımcı olduğu gerçeğini kavramalıdır.

Üçüncü adım, bir süredir Ankara-Şam arasında altyapısı hazırlanmakta olan “normalleşme” sürecinin hızlandırılmasıdır. İki ülke “birbirlerinin toprak bütünlüklerine saygı gösterecekleri, teröre karşı mücadele edecekleri ve ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan Suriyelilerin geri dönüşleri için şartları kolaylaştıracak bir mekanizmayı birlikte kuracakları” gibi hususlarda çalışmak için arzularını dile getirmelidir.

Bunların üçü de çok zor adımlar. Bu devletlerin aralarında birçok anlaşmazlık konusu var. Fakat tümünü ilgilendiren bir büyük tehdidin bertaraf edilmesi için iş birliği yapmaları imkânsız değil. Üstelik şartlar bu adımların atılmasını zorluyor. Birlikte hareket etmedikleri takdirde, her birini ayrı ayrı zora sokacak olan bir belayı engellemeleri mümkün olmayacak.

Türkiye-Irak-İran ve Rusya arasında Suriye’nin geleceğiyle ilgili bir görüş birlikteliğine varılmasını istemeyenler olacaktır. DEAŞ’ın son dönemde tekrar “hareketlendirilmesi” boşuna değildir. Geçen hafta içinde, Irak’ın eski Başbakanı Nuri el-Maliki “DEAŞ’ın Irak’ın Anbar vilayetinde 2012 yılında ABD tarafından kurulduğunu” iddia etti. Daha evvel de ortaya atılan bu iddia ilk kez bu kadar üst seviyede bir isim tarafından destekleniyor. Maliki bu sözlerinin arkasında durup, inkâr edilemeyecek delilleri ortaya koyabilecek mi ilerleyen günlerde göreceğiz. Fakat şu bir gerçek ki, DEAŞ’ın varlığı, terörist YPG-PYD’ye ABD’nin destek vermesine meşruiyet kazandırmak için sürekli kullanılıyor. Başkan Biden Kongre’ye yolladığı ve Türkiye’yi açıkça eleştirdiği Suriye ile ilgili bilgi notunda da DEAŞ’la “mücadele ettikleri için” YPG-PYD’ye destek vermeye devam edeceklerini dile getirmişti.

Ankara, Bağdat, Tahran ve Moskova, Suriye’nin geleceği konusunda anlaşabilirlerse, sadece bu ülkenin değil Orta Doğu’nun geleceği açısından da devasa bir adım atmış olacaklar. Çok zor ama imkânsız değil.