Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 78. Oturumu 5 Eylül’de New York’taki BM Genel Merkezinde başlayacak. 18-22 Eylül arasında dünya liderleri BM kürsüsünden hitaplarını yapacaklar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu çerçevede küresel problemler ve Türk dış politikası hakkındaki görüşlerini New York’tan dünyaya aktaracak.
Bu yılki BM Genel Kurulu’nun taslak gündemi 7 Temmuz’da açıklandı. Gündemde sekiz ana başlık bulunuyor. İlk bakışta, daha önceki oturumlardan kalan konuların gündemde ağırlıklı yer işgal ettiği görülüyor. Bu da aslında, BM’nin birçok problemi çözemeden sonraki yıllara aktardığına delalet ediyor.
Gündemin ilk ana maddesi Sürdürülebilir Ekonomik Büyümenin ve Sürdürülebilir Kalkınmanın Teşvik Edilmesi adını taşıyor. Bu bölümde başta BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi olmak üzere çeşitli BM kuruluşlarından ve ajanslarından iletilen küresel genel problemlerin çözümüne katkı yapacak teklifler yer alıyor. Bunlar arasında salgın hastalıklarla mücadele, iklim değişikliği, küresel ısınma ve kuraklık karşısında takınılacak ortak tutumlar, afet riskinin azaltılması, ekonomik kalkınma, eğitimin yaygınlaştırılması, yoksullukla mücadele, kadınların statüsünün geliştirilmesi, en az gelişmiş ülkelerin temel ihtiyaçları, tarım ve beslenme vb. tüm insanlığı yakından ilgilendiren konular var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan son üç yıldır BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmalarda özellikle küresel iklim değişikliği, salgın hastalıklar ve sınır aşan göç konularında uluslararası işbirliğinin önemine dikkati çekmişti. Bu yılki konuşmasında da başta deprem olmak üzere insanlığın ortak problemi olan afetler karşısında ortak hareket etmede BM’nin üstlenmesi gereken sorumluluklara vurgu yapması bekleniyor.
İkinci ana gündem maddesi Uluslararası Barış ve Güvenliğin Korunması. Orta Doğu barışı ve işgal altındaki Filistin topraklarının geleceğine, Kıbrıs anlaşmazlığından, Haiti’deki duruma, Ukrayna’daki insani meselelerden, Suriye gelişmelerine kadar hâlen devam etmekte olan uluslararası krizlere dair birçok başlık bu bölümde toplanmış. Bunların çok büyük kısmı daha önce alınmış olan BM kararlarının ne ölçüde uygulandığının takibiyle ilgili. Burada yer alan 39 konunun 11 ‘i doğrudan doğruya Türkiye’nin komşu ve mücavir alanındaki gelişmelerle dair. Genel başlıklar bir kenara bırakılırsa, dünya barış ve güvenliğini ilgilendiren ve yıllardır çözüme kavuşturulamayan hadiselerin neredeyse üçte birinin ülkemizin de yer aldığı coğrafi alanda cereyan ettiği görülüyor. Bu tablo da Türkiye’nin uluslararası barış ve güvenliğin temininde nasıl kilit bir role sahip olduğunu bütün açıklığıyla ortaya koyuyor.
Türkiye’yi bu ana madde çerçevesinde ilgilendiren konuların başında Kıbrıs meselesi geliyor. Tamamen insani gayelerle Pile köyüne yapılan yol çalışmasına BM Barış Gücü askerlerinin müdahalelerinin devam ettiği bir ortamda, BM’nin Ada’daki asli görevi olan huzuru temin yerine, huzursuzluğu ve gerilimi tırmandıran bir unsura dönüşmesinin kabul edilemez bir davranış olduğunun BM kürsüsünde dile getirilmesi çok önemli. Diğer yandan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının ve egemenliğinin uluslararası toplum tarafından tanınmasının önüne BM tarafından konulan engellerin kaldırılmasının zamanının geldiği aşikâr. Eski Yugoslavya’yı oluşturan federe devletlerden biri olmamasına rağmen BM eliyle bağımsızlığına kavuşan Kosova örneği ortadayken, 1983’te kendi özgür iradesiyle, BM’nin “kendi geleceğini tayin hakkı” ilkesine atıf yapılarak kurulan KKTC’nin BM tarafından hâlen görmezden gelinmesi hiçbir uluslararası hakkaniyetle bağdaşmıyor. Bu yıl 40. yaşını kutlayacak olan KKTC’nin tanınması için başta Türk Devletleri Konseyi ve İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleri olmak üzere küresel seviyeden bir kampanyanın başlama işaretinin verileceği en uygun yer de BM Genel Kurulu olacaktır.
Genel Kurulu gündeminin üçüncü ana başlığı Afrika’nın Kalkınması adını taşırken dördüncü başlık İnsan Haklarının Geliştirilmesi. Burada da en dikkati çeken konu ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve hoşgörüsüzlükle mücadele. Bilhassa gelişmiş Batılı ülkelerde mülteciler başta olmak üzere yabancılara karşı ayrımcı söylemlerin giderek eyleme döndüğü bir dönemde, ırkçılığın geçmişte dünyayı ne büyük felaketlere sürüklediğinin Genel Kurul’a hatırlatılması icap ediyor. Bu bağlamda başta İsveç ve Danimarka olmak üzere bazı ülkelerde mukaddes kitabımız Kur’ân-ı kerime yapılan melun saldırıların arkasında yatan faşist düşüncelerle hep birlikte mücadele edilmesinin önemi elbette vurgulanacaktır. Küreselcilerin hedefleri arasında yer alan dinsiz, milliyetsiz, cinsiyetsiz bir toplum meydana getirme çabaları karşısında BM’nin etkin bir çaba içine girmesinin zamanı gelmiştir.
Dördüncü ve Beşinci ana gündem maddeleri, İnsani Yardım Çabalarının Etkin Koordinasyonu ve Adalet ve Uluslararası Hukukun Geliştirilmesi adlarını taşıyor. Kahramanmaraş merkezli depremler uluslararası iş birliğinin ne kadar vazgeçilmez olduğunu bir kez daha gösterdi. Dünyanın birçok yerinde varlık gösteren insani yardım ekipleri arasında koordinasyon ve bunların afet öncesi ortak hazırlık çalışmaları her geçen gün daha da önemli hâle geliyor. Bilhassa afet bölgelerine hızla intikalin önündeki engellerin kaldırılması için BM’nin yapabileceği çok şey var. Bunların başında da insani yardım personeline dünyanın her bölgesine vizesiz seyahat imkânı veren BM İnsani Yardım Pasaportu verilmesi geliyor. Bu yılki Genel Kurul çalışmalarında Türkiye, insani yardım ekiplerinin daha müessir hâle getirilmesi için BM tarafından atılması gereken adımları gündeme taşıyabilir.
Altıncı madde Silahsızlanma. Yedinci ise yine bizi çok yakından ilgilendiren Uyuşturucu, Organize Suçlar ve Terörizmle Uluslararası Mücadele. Türkiye’nin terörle mücadelesine bırakın destek vermeyi, BM üyesi birçok ülkenin çeşitli yollarla terör örgütlerine destek olmaya devam ettikleri bir gerçek. Özellikle Suriye’nin kuzeyinde terör örgütlerine destek olan ve FETÖ’yü koruyup kucaklayan sözde müttefiklerimiz var.
BM Genel Kurul gündeminin son ana başlığı ise Örgütsel ve İdari konular. Gönül isterdi ki, 78 yaşına basan BM bu başlığı en öne alsın ve bu teşkilatın gerçek fonksiyonuna kavuşabilmesi için yapılması gereken reformlar bu kez detaylarıyla tartışılsın. Görünen o ki BM, “reform” kelimesine mesafeli kalmaya devam ediyor. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuyu bir kez daha Genel Kurul kürsüsünden dillendireceğinden hiç şüphemiz yok. Daha Adil bir dünya ancak daha adil bir BM yapısıyla mümkün olabilir.