İsveç NATO’ya Katılmayı Sahiden İstiyor Mu? – Türkiye Gazetesi (15.01.2023)

Bölücü terör örgütü mensuplarının İsveç’te yaptığı alçaklıkların hedefi Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden Türkiye’dir. Teröristlere dağda hareket imkânı tanımayan, onları mağaraların derinliklerinde dizleri titreyerek endişeyle beklemeye mecbur bırakan, finans kaynaklarını kesen kim varsa PKK’nın hedef listesinde yer almaktadır. Teröristler için güvenli bir liman görüntüsünden bir türlü kurtulamayan, terörist sevicilerin favori beldesi İsveç söz konusu olduğunda, PKK kadar, FETÖ, DHKP/C ve diğer birçok terör örgütü de Türkiye’ye zarar vermeyi amaçlayan türlü mendeburluklar için sıradadır. Stockholm yönetiminin söz konusu teröristlerin ve destekçilerinin faaliyetlerinin “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirebilmesi- kendilerinin dünyaca meşhur- geniş meşrepli oluşlarıyla dahi izah edilemez. Danimarka’da olduğu gibi İsveç’te de genel olarak Müslümanlara ve özelde Türkiye’ye karşı olan her eyleme zemin sunma hevesinin derinlerinde kesif bir Türkiye düşmanlığının olduğu seziliyor.

1999 stratejik konsept belgesinden başlayarak, müttefikler arasında teröre karşı dayanışmayı hedefleyen, bunun için yeni mekanizmalar kuran NATO’ya üye olmak isteyen İsveç’in, teröristlerle arasına bir türlü mesafe koymamasının başlıca üç sebebi olabilir:

Birincisi, bu örgüt mensuplarına uzun yıllar ev sahipliği yapmanın getirdiği bir deformasyon yüzünden, onların önceliklerinin hiç sorgulanmadan benimsenmesi.

İkincisi, her an kontrolden çıkabilecek görüntüsü veren terör örgütü yandaşlarının ortalığı “savaş alanına çevirebilecekleri” ve İsveç’te sivil hayatı olumsuz etkileyebilecekleri endişesi.

Üçüncüsü, zaten İsveç’i yönetenlerce de tasvip ve teşvik edilen, hatta belki de planlanan eylemlerin yapılıyor oluşu.

Diğer yandan, 3 Ocak’ta yapılan bir kamuoyu yoklamasına göre İsveçlilerin %79’u “Adaylık sürecinde Türkiye’nin vetosunu kaldırması için yasalarımızı değiştirelim mi?” sorusuna “hayır” diye cevap vermiş. Türkiye’yi ziyaretlerinde söylediklerinin aksine İsveç hükümeti mensuplarının, İsveçlilerin konuyla ilgili doğru bilgilendirilmeleri için herhangi bir kamu diplomasisi ya da iç iletişim faaliyeti göstermedikleri anlaşılıyor. Aksine, terör örgütü yandaşlarının eylemlerinin “masumane” ve “ifade özgürlüğü kapsamında” olduğu gerekçesiyle bunlara çanak tutarak, bu rezilliklere tepki gösteren Türkiye’ye karşı İsveç halkını daha da dolduruyorlar. Kendilerinin bilecekleri iş. Ama

NATO’ya üye olmayı gerçekten istiyorlarsa, terörle mücadele kapsamında Türkiye’nin haklı taleplerini karşılamak dışında bir yol olmadığını da bilmeliler.

Bu noktada akla şu soru geliyor: Türkiye’nin beklentilerini karşılamak şöyle dursun, teröristlerin faaliyetlerine göz yumarak, Türkiye’yi kendilerinden daha da soğuttuklarını İsveçliler bilmiyor mu? Akıl gözleri bu kadar körleşmiş olabilir mi? Sanmıyorum. Pekâlâ farkında olduklarını düşünüyorum. O hâlde bu vurdumduymazlıklarının arkasında ne olabilir?

Ya yukarıda saydığım sebepler dolayısıyla teröristlere karşı acizlik içindeler ve mevcut davranışları dışında bir tutum içine giremiyorlar, ya da bile isteye böyle yapıyorlar. Belki de “başkaları” onlara, “böyle davranmalarını” salık veriyor.

Geçmişte AB üyeliği ve Euro alanına katılma gibi konularda tereddütler yaşayan İsveç’in, Ukrayna savaşı çıkar çıkmaz NATO üyeliği için harekete geçmesi zaten epey tuhaftı.

Bir önceki İsveç hükümetinin, Rusya’dan gelen doğrudan tehdit yokken alelacele hareket etmesinin ABD ve İngiltere’nin yönlendirmesi sonucu olduğu çok açık. Ukrayna savaşının başlamasının üzerinden 11 ay geçti. Rusya’nın İsveç için bir tehlike oluşturmadığı, bu ülkeye saldırmak gibi bir niyetinin olmadığı bugün daha net anlaşılıyor. NATO üyeliğiyle birlikte, İsveç topraklarına NATO üs ve tesislerinin açılması, yabancı askerî unsurların ülkeye gelmesi gibi hususlarda kamuoyunun önemli çekinceleri olduğu İsveç basınına yansımaya başladı. Dahası İsveç’in NATO öncelikleri doğrultusunda kendi savunma harcamalarını artırmasına ne kadar ihtiyaç olduğu da bazı kesimlerce sorgulanıyor. Her ne kadar genel kamuoyu hâlen NATO üyeliğine destek veriyor olsa da başlangıçtaki heyecanın kalmadığı görülüyor. Böyle olunca, İsveç’te bazı kesimler terör örgütlerini hareketlendirerek, Türkiye’nin vetosunun devamını temin etme peşine düşmüş olabilirler.

Diğer yandan, Türkiye’yi NATO içinde ötekileştirme çabalarını gizlemeyen ABD merkezli başka bazı kesimler, Ankara’yı “İttifak’ın çıkarlarına aykırı” davranmakla itham edebilmek için terör örgütlerini kışkırtıyor olabilirler.

Hangi sebeple olursa olsun İsveç sokaklarının terörist resmigeçit güzergâhına dönmesine sessiz kalan İsveç hükümetinin sorumluluğu büyüktür. Bu şartlar altında, Ankara’da hükümet NATO’ya Katılım Antlaşmasını onay için TBMM’ye sevk etmez. NATO üyeliğini çok istiyorsa, İsveç taahhütlerini yerine getirmelidir.