Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin,Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olarak alınması tarihî nitelikte bir hadisedir. Avrupa Birliği’nin Özbekistan ve Kazakistan üzerinde kurmuş olduğu baskılara rağmen bu kararın alınabilmiş olması Türk diplomasisinin büyük bir başarısıdır. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi dışişleri bakanları Dendias ve Kasulidis’in 7 Kasım’da Atina’da gerçekleştirdikleri görüşmeden sonra basına konuşan Kasulidis, Kuzey Kıbrıs’ın Türk Konseyi’ne gözlemci üye olması için “bir üst seviyeye geçişte ciddi bir adımdır. Yunanistan ve Kıbrıs (GKRY) bunun engellenmesi için farklı düzeylerde harekete geçti” ifadesini kullanmıştı. Gelinen noktada, Rum-Yunan İkilisinin engelleme girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlandığı görülüyor.
KKTC Ekim 2012’de Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’na da gözlemci üye olarak alınmış ama İslam İşbirliği Teşkilatı’nda aynı statüde temsil edilmesine izin verilmemişti. 1975’te o zamanki adıyla İslam Konferansı’na “misafir” olarak davet edilen Kıbrıs Türkleri, Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin kurulmasından sonra bu isim altında 1978’de Senegal’de düzenlenen İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları Konferansına gözlemci olarak katılmıştı. Fakat daha sonra bu ismin kullanılmasına izin verilmemiş, Kıbrıs Türkleri İslam Konferansı toplantılarına “Kıbrıs Müslüman Topluluğu” adıyla katılmıştı. 1983’te KKTC’nin kurulmasından sonra da İslam Konferansının bu tavrı değişmemişti. 2005’te Cidde’de düzenlenen yüksek düzeyli memurlar toplantısından bu yana ise KKTC, İslam Konferansı / İslam İşbirliği Teşkilatı nezdinde “Kıbrıs Türk Devleti” adıyla temsil edilmektedir.
Türk Konseyimin KKTC’yi “gözlemci üye” olarak kabul etmesinden daha önemli olan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti isminin bu şekilde teşkilatın tüm yazışmalarında ve kurumsal yapısında yer alacak oluşudur. Böylece, tek tek diplomatik ilişki kurmasalar ve resmî tanıma anlamına gelecek kararlar almasalar bile Türk Konseyi üyeleri de facto olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımış olacaklardır. Bu durum çözüm masasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin elini kuvvetlendirecek çok olumlu bir adımdır. Öyle olmasa Rumlar ve Yunanlılar engellemek için son ana kadar çalışma yapmazlardı.
Salı günü KKTC’nin kuruluşunun 39. yıl dönümü kutlanacak. Türk Konseyi’ne gözlemci üyeliğin ardından gelebilecek başka adımlar iki devletli çözüm modelinin uluslararası alanda benimsenmesine katkı sağlayacak. Türkiye bir süredir çok açık ifadelerle, “İki toplumlu, iki kesimli federasyon” modelinin değil, adada iki ayrı egemen devletin varlığına dayalı bir modelin kabul edilmesi gerektiğini en üst düzeyde dillendiriyor. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da KKTC’nin bağımsız ve egemen bir ülke oluşunun uluslararası alanda tanınmasının kalıcı çözüm için ön şart olduğunu ifade ediyor.
2023 yılı Türkiye Cumhuriyeti’nin 100., Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ise 40. kuruluş yıl dönümü olacak. 40 yıldır egemen yönetime sahip olan bir devletin uluslararası alanda hâlen tanınmamış oluşu kabul edilemez. Bu çerçevede, Türkiye ve KKTC 2023 yılını “Uluslararası tanınma eylem yılı” ilan ederek yoğun bir diplomatik çaba içine girebilirler. Hedeflenecek olan illa diplomatik tanıma değildir. Türk Konseyi’ne gözlemci üyelik gibi de facto tanıma anlamına gelecek adımlar atılabilir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 18 Kasım 1983’te aldığı 541 sayılı kararla, KKTC’nin bağımsızlığını tanımaması ve tüm devletleri de Kıbrıs’ta GKRY dışında herhangi bir devleti tanımamaya davet edişi bugüne kadar Türkiye dışında hiçbir devletin KKTC’yi tanımamasının ana gerekçesini oluşturuyor. Yeni bir Güvenlik Konseyi kararıyla bu kararın ortadan kaldırılması bugünkü parametrelerle mümkün değil. O hâlde Türkiye’nin girişimiyle KKTC’nin tanınması meselesi Genel Kurul’un gündemine taşınabilir ve “Üye olmayan gözlemci devlet” statüsü veya benzer bir statü için çaba gösterilebilir. Filistin için 2012’de Genel Kurul’un aldığı “Üye olmayan gözlemci devlet” kararı, KKTC’nin durumuna uygulanabilir görülmeyebilir. Bu durumda, henüz örneği olmayan “De facto gözlemci devlet” ibaresinin elde edilmesi için çalışılabilir.
Diğer taraftan, başta Türk Devletleri Teşkilatı üyeleriyle olmak üzere KKTC’ye doğrudan uçak seferlerine başlamaları, KKTC spor takımlarının uluslararası müsabakalara katılabilmeleri, üniversitelerin diğer ülkelerdeki üniversitelerle akademik iş birliği anlaşmaları ve öğrenci / akademisyen değişimi yapabilmeleri gibi adımlar hızlandırabilir.
KKTC’nin bağımsızlığının kabul görmesi için daha önceki yıllarda en önemli engellerden biri de Türkiye’nin tutumuydu. Bir yandan KKTC’nin bağımsızlığını tanıyan tek devlet olmasına rağmen Türkiye aynı zamanda iki kesimli federasyon formülüyle arasına mesafe koymuyordu. Artık o dönem sona erdi. Ankara var gücüyle iki devletli çözümü savunmaya devam ettikçe ve KKTC’ye her platformdaki desteğini sürdürdükçe, bugün Türk Konseyi’nin attığı adımı yarın başkalarının da atması sürpriz olmayacaktır.