İçeriye değil dışarıya tanıtım-Türkiye Gazetesi(24.04.2022)

Bugün 24 Nisan. Her yıl olduğu gibi, 1915 olaylarının “Osmanlı Devleti tarafından Ermeni halkına karşı gerçekleştirilmiş sistematik bir soykırım” olduğu yalanının birçok başkentte yapılan açıklamalarla tekrarlanacağı gün. ABD Başkanı Biden geçen yılki açıklamasında “soykırım” kelimesini kullanmıştı. ABD’den bu türden açıklamalar yapıldığında mutat olduğu üzere, o zamanki ABD Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığına çağrılmış, Biden’ın açıklamasından duyulan rahatsızlık dile getirilmişti. Bir kısım devlet yetkililerimiz de yaptıkları açıklamalarda, “ABD kendisine baksın” minvalinde cümleler sarf etmişlerdi. Muhtemelen bugün de aynı şeyler olacak. Şayet son 40 yıldır “soykırım yalanlarıyla mücadele” adı altında sürdürdüğümüz ama maalesef başarısızlığı apaçık ortada olan siyasetten vazgeçmezsek, her yıl bu tür manzaralarla karşılaşmaya devam edeceğiz.

Soykırım yalancıları ve onların destekçileriyle başarılı bir şekilde mücadele etmek, tarihî gerçekleri dünya kamuoyunca bilinir kılmak ve yeni kuşakların Ermeni yalanlarıyla beslenen nefret hisleriyle değil, gerçeklerden kök alan sağduyuyla dolu olmalarını istiyorsak yapmamız gerekenler var.

1-Kafa karışıklığımızdan arınmamız lazım. Türk milleti tarihin hiçbir döneminde, hiç kimseye soykırım uygulamadı. Her yerde olduğu gibi, bu topraklarda da savaşlar ve karmaşalar sırasında toplumun çeşitli kesimleri birbirlerine zarar vermiş olabilirler. Çatışmalar hatta karşılıklı katliamlar yaşanmış olabilir. Fakat Türk devletlerinin herhangi bir topluluğa sistematik soykırım uyguladığına dair tek bir örnek bile bulunmamaktadır. Bu gerçeğe sonuna kadar sahip çıkmalıyız. Yakın geçmişte, sanki tarihimizden mahcubiyet duyuyormuşuz havası içinde o dönemin makam sahipleri tarafından dile getirilen bazı hususlar yanlış olmuştur. 2008’de Azerbaycan ile koordinasyon olmadan yürütülen Ermenistan’la normalleşme saçmalığı sırasında başlayan ve bir süre devam eden bu “tarihimizden özür dileme” salgını, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında sona erdirilmiştir. Bir daha hiçbir devlet görevlisinin, vatandaşların zihninde atalarının yaptıklarına dair şüphe uyandırabilecek hiçbir açıklama yapmaması gerekir.

2-Kaynaklarımızı içeriden çok dışarısı için kullanmalıyız. Ermeni meselesini tarihsel gerçekler çerçevesinde milletimize doğru olarak anlatmak gereklidir. Zaten üniversitelerimizde bu konuları çalışan çok sayıda araştırmacımız bulunmaktadır. Bugüne kadar Türkçe çok sayıda kitap, makale, belgesel üretilmiştir. Fakat bunlar yapılırken asıl hedef kitle olan uluslararası kamuoyuna dönük yeterince etkili çalışmalar yapılamamıştır. 40 yıldır bu işe kaynak ve mesai harcayan, hatta sırf bu işlerle uğraşsın diye -“Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Kurulu” örneğinde olduğu gibi- mekanizmalar oluşturan bir devlet Vashington’da, Paris’te, Londra’da hatta Tokyo’da ve Berlin’de bir üniversitede, konuşmacılarının çoğu yabancı olan, yabancı dilde bildirilerin sunulduğu ve tamamen yabancı kamuoyunu hedefleyen tek bir konferans düzenlettirememişse burada bir problem var demektir.

Diyelim ki, bazı ülkelerin yönetimleri izin vermediği için bu toplantılar yapılamıyor. Günümüzün teknolojik imkânları kullanılarak bu engellerin aşılması mümkün değil mi? Uzaktan erişimle, İngilizce ve dünyanın dört bir yanından izleyicilere açık konferanslar düzenlenebilir. Uluslararası 1915 konferansı Metaverse evreni kullanılarak da yapılabilir.

3- İnternet ve sosyal medyada alan hakimiyetinin kurulması gerekir. Geleneksel yöntemlerle çalışan ve bugüne kadar elle tutulur bir başarısı olmayan yabancı PR ve lobi şirketlerine para verileceğine, bilgi teknolojilerine yatırım yapılmalı, arama motorlarında öne çıkan web sayfaları, takipçisi yüksek sosyal medya hesapları yapılmalıdır. Artık neredeyse hiçbir öğrenci kütüphaneden kitap bularak ödev hazırlamıyor. Tüm öğrenciler dijital kaynaklara internetten ulaşıyor. Yani büyük paralar harcayıp, yabancı ülke kütüphanelerine gönderdiğimiz kimsenin okumayacağı prestij kitapları yerine, yabancı lise ve üniversite öğrencilerinin kolayca ulaşıp, yararlanabilecekleri son derece cazip web siteleri oluşturulmalıdır.

4- TRT World ve diğer uluslararası televizyon kanallarımızda 1915 hakikatleriyle ilgili yeterince program yayınlanmıyor. Elbette bu kanalların “aktüel habercilik anlayışı” çerçevesinde tarihsel konulara daha az odaklanmasını anlarım. Ama 24 Nisan haftasında, bize habercilik anlayışı değil tanıtım atağı lazım olduğundan, özellikle yabancı konuklarla bu konu tüm uluslararası izleyicilere yoğun olarak aktarılmalıdır.

5- Ermenistan vatandaşları da Türkiye bursları kapsamına dâhil edilmelidir. 1915 olayları konusunda çalışmak üzere Türkiye’ye gelecek yabancı genç araştırmacılara verilen burslar artırılmalı, söz konusu bursiyerlerle irtibat kesilmemeli, ileride tarihsel gerçeklere dayalı toplantılarda bunlardan istifade edilmelidir.

Bütün bunları yapmaya başlamadan önce, devletin ilgili kurumları ve üniversiteler bir araya gelerek, on yıllardır sürdürülen mücadeleye rağmen Ermeni tezlerinin hâlâ neden taraftar bulduğunun bilimsel ve mantıklı sebeplerini ortaya çıkarmalı, gerekirse öz eleştiri yaprak, yepyeni bir stratejinin inşa edilebilmesi için mıntıka temizliği yapmalıdır.