Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın altıncı bölümü, “İhtilafların Barışçı Yollarla Çözülmesi” başlığını taşır. Bu başlık altında yer alan antlaşmanın 33. maddesine göre, “süregitmesi uluslararası barış ve güvenliğin korunmasını tehlikeye düşürebilecek ihtilafa taraf olanlar her şeyden önce görüşme, soruşturma, ara buluculuk, uzlaşma, hakemlik ve yargısal çözüm yolları ile bölgesel teşkilat ya da anlaşmalara başvurarak veya kendi seçecekleri başka yollarla buna çözüm aramalıdırlar.” Hâlen devam etmekte olan Rusya-Ukrayna anlaşmazlığının bu kapsamda ele alınması ve iki ülke arasında bir silahlı çatışmanın engellenmesi hem bölgesel hem de küresel barış ve istikrarın muhafazası için büyük önem taşımaktadır. Peki tarafları çözüm masasına kim nasıl oturtacak? Türkiye bunu başarabilir mi? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ukrayna ziyareti esnasında bir kez daha dile getirdiği Türkiye’nin, Rusya ile Ukrayna arasındaki ihtilafın çözülmesi için ara bulucu olması mümkün mü?
Her şeyden evvel böyle bir ara buluculuğun anlaşmazlık yaşayan Rusya ve Ukrayna tarafından kabul edilmesi gerekiyor. Bu açıdan değerlendirildiğinde, devletler arasında ara buluculuk ile yakın dönemde bizim iç hukukumuza giren alternatif çözüm yollarından biri olan ara buluculuk arasında bir fark yok. Nasıl ki, iç hukukumuzda anlaşmazlığa taraf olanların tümü ara bulucunun yetkisini ve yapılan işlemin hukukiliğini kabul ettikleri bir metni imzalamadıkça, yapılan görüşmelerin Türk hukuku bakımından bir geçerliliği yoktur, aynı şekilde, ihtilaf yaşayan devletler de ara bulucuyu resmen kabul etmedikçe yapılan işlemlerin uluslararası hukuk bakımından sonuç doğurması beklenemez.
Hâlihazırda, Ukrayna’nın Türkiye’nin ara buluculuk teklifini kabul ettiğini görüyoruz. Ukraynalılar, Türkiye’de veya başka bir yerde Türkiye’nin ara buluculuğunda Rusya ile en üst seviyede ya da teknik heyetler arasında görüşmeye hazır olduklarını açıkladılar. Fakat aynı tutumu Rusya’da göremiyoruz. Aksine, Ruslar Türkiye’nin ara buluculuğuyla ilgili soruları cevapsız bırakmayı tercih ediyorlar. Şubat sonunda veya mart ayında gerçekleşeceği tahmin edilen Putin’in Türkiye ziyaretinin de, Rusya-Ukrayna anlaşmazlığıyla bir ilgisi olmadığı, bu ziyaretin 2021’de gerçekleştirilemeyen yüksek seviyeli stratejik iş birliği toplantıları için gerçekleştirileceği bilgisini paylaşıyorlar. Kısaca, Rusya Türkiye’nin ara buluculuğunu henüz istemiyor. İleriki bir tarihte Moskova’nın tavrı değişir mi, bilmiyoruz.
Diğer yandan, ara bulucu olma teklifini taraflara sunan Türkiye’nin de üzerine düşen bazı sorumluluklar var. Öncelikle ara bulucunun tarafsız olması gerekir. Tarafsızlık bir uluslararası hukuk kavramıdır. İttifaklara dâhil olmamaktan, savaş sırasında tarafsız kalmaya, barış zamanı ihtilaf hâlindeki ülkelere eşit mesafede durmaya kadar çok geniş bir yelpazede tarafsızlığı tarif etmek mümkündür.
NATO üyesi olan Türkiye’nin Rusya-Ukrayna ihtilafına “tam tarafsız” yaklaşmasının çeşitli zorlukları olabilir. Ukrayna NATO’ya üye olmadığından, Rusya’nın saldırısı ya da saldırı tehdidi hâlinde Washington Antlaşmasının 5. ve 4. maddelerinin işletilmesi mümkün değildir. NATO’nun stratejik konseptine uygun olarak, “yaşanmakta olan gelişmelerin müttefiklerin güvenliğini tehlikeye düşürdüğü” gerekçesiyle Ukrayna’ya askerî yardım yapılması ve bu ülkenin savunulmasına katkı verilmesi yönünde karar alınabilmesi için ise -tüm NATO kararlarında olduğu gibi- oybirliği gerekir. Başka bir deyişle, 29 üye “evet” dese bir ülke karşı çıksa, NATO Ukrayna’ya yardım edemez. Bununla birlikte, NATO içinde başta ABD ve İngiltere olmak üzere büyük çoğunluğun Ukrayna’ya açık destek verilmesi için çaba gösterdiği bir ortamda, Türkiye’nin –ara buluculuğun gereği olarak- siyasi bakımdan tam tarafsız kalması zorlaşabilir.
Tam tarafsız kalmayı zorlaştıran bir diğer husus ise Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın kuvvet kullanarak toprak kazanımını yasaklamış olmasıdır. Türkiye, Kırım’ın işgalini ve akabinde ilhakını tanımamakta, bu tutumuyla da Ukrayna’nın siyasi bağımsızlığının ve toprak bütünlüğünün desteklenmesinden yana tutum sergilemektedir. Ukrayna, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Türkiye’nin savunma sanayii bakımından kendisini desteklemesini beklediğini açıkça dile getirmektedir.
Türkiye’nin iki taraf arasında tam tarafsız bir tutum benimsemesinin zorlukları bulunuyor. Ama Ankara’nın Ukrayna’nın egemenlik hakkının ve toprak bütünlüğünün çiğnenmesine karşı olduğu söyleminden vazgeçmeyerek, Rusya’nın Kırım’ı ilhakını tanımamayı sürdürerek ve her iki tarafla stratejik yüksek seviyeli diyalog ve iş birliğini devam ettirerek hayırhah tarafsızlık içine girmesi mümkündür. Hayırhah tarafsızlık, çatışan ya da çatışmanın eşiğindeki taraflardan birinin yanında askerî gücüyle yer almamakla birlikte, o tarafın kendisini savunması için gerekli hazırlıkları yapabilmesine destek olmayı da kapsar.
Hayırhah tarafsızlık Türkiye’nin mevcut anlaşmazlık karşısında takınabileceği en adil tutumdur. Rusya ve Ukrayna ile ortak çıkara dayalı dostane ilişkilerini sürdürmeye büyük önem atfeden Türkiye’nin samimi ara buluculuk teklifi Kiev gibi Moskova tarafından da olumlu karşılanmalıdır. Karadeniz’in barış denizi olması, bu coğrafyada yaşayan tüm halkların hayrınadır.