2022’de küresel dengeler-Türkiye Gazetesi(26.12.2021)

Geçen senenin sonunda olduğu gibi 2021’in son günlerinde de dünyadaki en önemli gündem başlığı Covid-19 salgını. Aşıların devreye girmesiyle ölüm oranlarında bir azalma yaşanmış olsa da, virüsün yeni varyantları tüm ülkelerde insanları hasta etmeye devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü istatistiklerine göre ilk ortaya çıktığı günden bu yana 5,4 milyon insan bu hastalık yüzünden hayatını kaybetti. Dünya nüfusunun 8 milyar olduğu düşünülürse, iki yıl içinde hastalık sebebiyle ölenlerin oranının çok düşük olduğu söylenebilir. Her yıl 10 milyondan fazla insan kanserden ölüyor. Sadece 2020’de 630 bin kişi sıtmadan öldü. AIDS’ten ölenlerin sayısı 1 milyon civarında. Covid-19’un gelişmiş – az gelişmiş ayrımı olmaksızın tüm ülkelerde hızla yayılması, diğer hastalıklar için olmadığı kadar yüksek bir duyarlılığın oluşmasına yol açtı.

2021’i bitirirken 3,7 milyar insan iki doz aşılanmış durumda. Başka bir deyişle, aşılanması gereken insanların %52’si henüz aşısız. Batılı ülkelerde aşılanma oranı %60 – %75 arasında seyrederken, çoğunluğu Afrika ve Asya’da bulunan gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülkelerde bu oran %20’nin altına düşüyor. Aşılanma oranı, Yemen’de %1,2, Tanzanya’da %1,5, Güney Sudan’da %1,6, Cibuti’de %2,6. Birçok ülkeye yeterli sayıda aşı ulaşmamış durumda.

Diğer yandan aşı bolluğu yaşanan birçok ülkede de, çeşitli sebeplerle “aşı karşıtı” olanlar yüzünden aşılanma oranı belli bir seviyenin üzerine tırmanamıyor. Nüfusun %62’sinin tam olarak aşılandığı ABD’de Covid-19’dan ölenlerin sayısı 815 bini buldu. Bu rakam tüm ülkeler arasında ABD’nin en yüksek ölüm sayısına sahip olduğunu gösteriyor. ABD Başkanı Biden’ın koltuğa oturduğu 20 Ocak 2021’den bu yana en fazla mesaiyi, vatandaşlarını aşı konusunda ikna etmeye harcadı. Bu konuda hedefine ulaştığı söylenemez. Covid salgınının tetiklediği ekonomik kriz derinleşiyor. ABD’de hayat pahalılığı hızla artarken, işsizlik azalmıyor. Bu da Demokrat iktidara olan güvenin, daha ilk yılının sonunda %40’a gerilemesine yol açtı.

Küresel salgın ortalığı kasıp kavururken, küresel ısınma ve iklim değişikliğinden kaynaklanan tehditler tüm ülkelerin gündeminde hızla yükseliyor. Isınma bir yandan buzulların erimesine, suların yükselmesine, bazı bölgelerde aşırı kuraklığa, bazı yerlerde aşırı yağışlara yol açarken, bir yandan da milyonlarca insanın yer değiştirmesine, ekonomik ve siyasal istikrarsızlıklara sebep oluyor. 2022’de açlıktan ölme riskiyle karşı karşıya olan insanların sayısı BM tarafından 35 milyon olarak ilan edildi. Bunun en az yarısını çocuklar oluşturuyor. 260 milyon insan yetersiz besleniyor. Kelebek etkisi yoluyla gelişmekte olanlardan gelişmiş ülkelere dünyanın her yerinde bu durumun olumsuz etkileri görülüyor.

2022’ye girerken ABD-Çin-Rusya ve bir ölçüde AB arasında büyük güçler rekabeti derinleşiyor. Ukrayna, Balkanlar, Tayvan ve Pasifik’teki gerilimler yeni yıla taşınıyor. 2021’de evvelki yıla nazaran sakinleşmiş olsa da Suriye, Lübnan, Irak ve Yemen’deki sıkıntıların yeniden alevlenmesi ihtimali var. Pakistan-Hindistan arasında nükleer dengeye dayalı nispi eylemsizliğin 2022’de de devam etmesi, Kuzey Kore’nin nükleer programının, İran’ın ise “şüpheli” nükleer programının Batı için endişe kaynağı olmayı sürdürmesi beklenebilir. İbrahim Anlaşmalarının siyasi yankıları devam edecek. Körfez ülkeleri ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkiler gelişecek. Filistinlilerin bölgedeki yalnızlaşması durmayacak. Bu da, 2022 içinde iki devletli adil bir çözümün geliştirilmesi ihtimalini zayıflatacak.

Hâlen küresel lider pozisyonunda olan ABD’nin Başkanı Biden’ın sağlık durumu 2022’de daha fazla tartışılacak. Kasım 2022’de yapılacak ara seçimlere giderken, eski Başkan Trump ve Cumhuriyetçiler, Biden’ın ülkeyi yönetme yeteneklerini kaybettiği argümanını siyasi tartışma ortamında ısıtacaklar. Kasım 2022 aynı zamanda Biden’ın 80 yaşına bastığı ay olacak.

Yeni yıl yaklaşırken, tüm insanlığı ilgilendiren “felaket senaryoları”, devletler arasındaki klasik rekabet ve mücadele anlatımlarının önüne geçiyor. Üçüncü küreselleşmenin ilk 50 yılını tamamlamaya yaklaşırken, bir yandan küresel beşeri sermayenin niteliklerinde radikal bir dönüşüm yaşanıyor diğer yandan da, biyosistem tüm bileşenleriyle değişiyor. İnsanlığın kendi ürünü olan makinelerin esiri olması riski, artık önemli güvenlik tehditleri arasında sayılıyor. Küresel tehditlerle, ancak küresel çapta iş birliğiyle mücadele edilebileceği bir kez daha ortaya çıkıyor.

2022 yılının herkes için sağlık ve huzur dolu geçmesini dilerim.