TBMM 100 yaşında (19.04.2020) Türkiye Gazetesi

Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak Millî Mücadele’yi başlatmalarının yüzüncü yıl dönümünü geçen yıl büyük bir coşkuyla kutlamıştık. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve siyasi parti liderleri Samsun’da bir araya gelerek, milletimizin tamamı için büyük bir mana ifade eden bu hadiseyi birlik ve beraberlik ruhuyla yâd etmişler, 11 ay sonra bu defa Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının yüzüncü yıl dönümü için aynı tabloyu Ankara’da sergilemek üzere sözleşmişlerdi. Dünyayı kasıp kavuran salgın sebebiyle 23 Nisan’da ilk Meclis’in çatısı altında bir araya gelmek, Millî Mücadelenin gazi milletvekillerinin oturduğu sıralarda oturarak Hâkimiyet-i Milliye tablosu oluşturmak maalesef mümkün olmayacak. Hâlbuki TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un başkanlığında epeyce uzun bir süredir yüzüncü yılın önemine yakışır şekilde kutlanabilmesi için yoğun hazırlıklar yapılmaktaydı. İnşallah salgın musibetinden kurtulduktan sonra Meclisimizin yüzüncü yaşını aynı heyecanla kutlamak nasip olacaktır.
Tanzimat fermanının ilanından sonra İstanbul’da kurulan Meclis-i Umur-ı Nafia, Meclis-i Tanzimat, Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye ile taşrada kurulan kaza, sancak ve vilayet meclisleri 19. yüzyıl boyunca bazı konularda danışma fonksiyonu görürken, bazı konularda da tedricen yetkili karar mercileri hâline geldiler.
 
1876’da Kanun-ı Esasi’nin ilanından sonra ilk Osmanlı Parlamentosu 1877’de oluşmuştu. İki kamaralı bir yapıda olan Meclis-i Umumi’nin, bir kamarası (Heyet-i Mebusan) seçimle, diğer kamarası ise (Heyet-i Ayan) atamayla geliyorlardı. O günün şartlarında genel oy sistemi yoktu. İki dereceli bir seçim sistemi mevcuttu. İstanbul’da 25 yaşını aşmış mülk sahibi erkekler oy verebiliyordu. Bu Meclis Osmanlı-Rus Savaşı başlayınca 1878’de kapatıldı.
 
Temmuz 1908’de Meşrutiyet’in ilan edilmesinden sonra da iki kamaralı bir parlamento yapısı söz konusudur. Meclis-i Mebusan seçimleri iki dereceli sistemle yapılıyordu. Meclis-i Ayan üyeleri ise yine atanıyorlardı. Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’da, işgal ordularının ve donanmasının gölgesinde bir parlamentonun çalışma imkânı kalmamıştı. Mustafa Kemal Paşa Erzurum ve Sivas kongrelerini toplayarak Heyet-i Temsiliye’yi, Millî Mücadelenin karar verici kurumu hâline getirmeye çalışıyordu. 1919’da işgal askerinin gölgesinde yapılan seçimlerle oluşan Meclis-i Mebusan ile de sürekli temas hâlindeydi. İstanbul’daki son Osmanlı parlamentosu İngilizlerce kapatılmadan önce sadece üç ay açık kalabildi. 28 Ocak 1920’de, sadece Kurtuluş Savaşı’nda değil bugüne kadar Türkiye tarihinin tüm dönemlerinde üst siyaset belgesi olan Misak-ı Millî’yi kabul etti.
 
Mustafa Kemal Paşa’nın, Meclis-i Mebusan’ın kapatılmasından sonra Ankara’da bir Meclis kurmak için yaptığı çalışmalar 23 Nisan 1920 Cuma günü Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla sonuçlandı.
 
Olağanüstü şartlarda, olağanüstü yetkilerle kurulan TBMM hem yasama, hem yürütme hem de yargı kuvvetlerini uhdesinde bulunduruyordu. Meclis’in en önemli görevi Türk vatanını işgalcilerden temizlemekti. Bu çetin dönemin her safhasında Meclis, üzerine düşeni büyük fedakârlıklarla yaptı. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında cumhuriyetin ilan edilmesine giden yolu adım adım döşedi.
 
Gazi Meclisimiz bu yıl yüz yaşında. Millî hâkimiyetin tecelligâhı, demokratik temsilin merkezi, açıldığı gün kürsünün arkasına asılan ‘ve emruhum şûrâ beynehüm’ (onların işleri aralarında danışma iledir) âyetinin tatbikat mahalli Türkiye Büyük Millet Meclisi çok yaşasın.
 
Bu vesileyle, 24 Nisan’da başlayacak ramazan ayının hepimiz için sağlık ve huzur dolu geçmesini dilerim…