Bir yandan da dünya dönüyor… (05.04.2020) Türkiye Gazetesi

Koronavirüs salgını tüm gündemi kaplıyor. Dünya sanki durdu ve korona salgını dışında bir gelişme yok gibi bir izlenime sahip olduk son bir aydır. Gazetelerde ve televizyon ekranlarında neredeyse başka hiçbir konuda haber veya tartışma yok. Sekiz milyarlık dünya nüfusunun sekiz binde biri yani bir milyon kişi enfekte olmuş durumda. Bunlardan 230 bini tedavi görüp iyileşmiş. 720 bininin durumu iyi. 40 bini hastalığı çok ağır geçiriyor. Hayatını kaybedenlerin sayısı 4 Nisan itibarıyla 60.000 civarında. Bu sayıların katlanarak artmasından endişe duyuluyor. Böyle bir tablo karşısında, dünya nüfusunun yaklaşık yarısı, yani 4 milyar kişi çeşitli uygulamalar kapsamında evden dışarıya çıkamıyorlar.
 
İnsanlık, tarihte bugüne kadar hiç şahit olunmamış bir küresel sosyal izolasyon dalgasıyla karşı karşıya…
Hastalığın tedavisi için ilaç geliştirme çabaları dünyanın birçok ülkesinde hızla ilerliyor. Aşı bulma çalışmalarında da önemli bir mesafe katedildi. Başta izolasyon, maske takılması ve evde kalma gibi uygulamaların başarıyla devam ettirilmesi hâlinde, salgının birkaç ay içinde hız kesmesi uzmanlar tarafından öngörülüyor.
Bütün bunlar bittiğinde uzmanlar geriye dönüp rakamları değerlendirecekler. Nerelerde yanlışlar yapıldığı, hangi uygulamaların doğru olduğu, geleceğe dönük dersler alınması için tartışılacak. Rakamlar söz konusu olduğunda, Sovyet diktatörü Stalin’in Ukrayna’da -kendi sebep olduğu- kıtlık sırasında söylediği ifade edilen sözü akıllara yine gelecek: “1 ölüm trajedi. 1 milyon ölüm istatistiktir…”
 
Umarım bu musibetten tüm devletler ders alır da, 1 ölümün bile önlenebileceği bir uluslararası iş birliği mekanizması oluşturulabilir.
 
Salgının gündelik hayatın merkezine oturması, dünyada ve bölgemizde yaşanmakta olan gerçekleri değiştirmiyor. Korona haberleri gündeminde yer bulamasalar da, İdlip, Libya, Doğu Akdeniz ve Suriyeli mülteciler konuları varlıklarını devam ettiriyor.
 
Rusya ile varılan mutabakat öncesine göre azalmış olmakla birlikte, İdlib’de rejim güçlerinin saldırıları devam ediyor. Türk ve Rus askerlerinin güvenli bölgedeki ortak devriye faaliyetleri aksıyor. Barış Pınarı Harekâtı’yla Suriye’nin kuzeyinden çıkmak zorunda bırakılan terör unsurlarının bu alana sızma çabaları da ivme kazanmış durumda. Türk silahlı kuvvetleri hem Suriye’nin kuzeyinde tesis edilen barış koridoruna hem de Irak topraklarından Türkiye’ye geçmeye çalışan teröristlere geçit vermiyor.
 
Libya’da Hafter’in emrindeki paralı askerler Berlin mutabakatını ısrarla ihlal ediyorlar. Meşru Libya hükûmetinin kontrolündeki bölgelere sık sık saldırılarda bulunuyorlar. Libya millî güçleri bu saldırılara mukabele ederken, Libya açıklarında koruma görevinde bulunan donanmaya bağlı gemiler de onlara gerekli desteği veriyor.
 
Türkiye’nin meşru Libya hükûmetiyle imzalamış olduğu deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına dair anlaşmanın Birleşmiş Milletler’e tescil edilmesinden sonra, dünyanın önde gelen yayınevleri tarafından yayınlanan haritalarda Doğu Akdeniz’deki sınırların bu şekilde yer almaya başlaması çok olumlu bir gelişme olarak göze çarpıyor.
 
Diğer yandan, Kıbrıs Adası’nın çevresinde KKTC tarafından Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na tahsis edilmiş ruhsat alanlarındaki arama ve sondaj faaliyetleri de hız kesmeden sürüyor. Bu bölgeden kısa süre içinde çok güzel haberler gelmesini bekliyoruz…
 
Avrupa Birliği’nin, yerlerinden edilmiş Suriyeliler karşısındaki tavrında da bir değişiklik olmadı. Şu an salgınla mücadele dışında hiçbir şeyle uğraşmıyor görüntüsü verseler de, Suriyelilerin durumuna dair kendilerine evvelce Türkiye tarafından teklif edilen önerilere cevap vermemeleri bu sorumluluktan kaçmaya çalıştıklarını gösteriyor.
Salgın, dış politika ve güvenlik konularını haber gündemlerinden çıkarsa da bu olgular bizi meşgul etmeye devam edecek.
 
Devletimizin aldığı tedbirlere harfiyen uyarsak, bu salgından en az zararla çıkacağız. Türkiye’nin devleti ve milletiyle bir kez daha bütünleştiği günlerden geçiyoruz. Birlikte başaracağız…