Dış politikada koordinasyon (08.12.2019) Türkiye Gazetesi

Sözlükte diplomasi; “yabancı bir ülkede ve uluslararası toplantılarda ülkesini temsil etme işi ve sanatı” olarak tarif ediliyor. Bu işi yapan kişilere de diplomat deniliyor. Günümüzde diplomasi, sözlükteki anlamının çok ötesinde bir muhtevaya sahip. Diplomasinin her seviyede yürütüldüğü ve diplomatların yanı sıra birçok kurumun mensuplarının da gerekli oldukça diplomasi faaliyetine iştirak ettiklerine şahit oluyoruz.

Dış politika ise diplomasinin ana konusuna verilen isim. Bir devletin uluslararası ilişkiler alanında takip ettiği yola dış politika deniliyor. Diplomatların birinci görevi, temsil ettikleri devletin dış politikadaki hedeflerini temine yönelik adımları atmak, başkentlerinden verilen talimatları yerine getirmek. Bulundukları mevkilerde elde ettikleri bilgileri, kendi görüşlerini de ekleyerek merkeze ileten diplomatlar, dış politika yapmazlar ama bunun üretilmesi için önem taşıyan verileri karar vericilerin değerlendirmesine sunarlar.

Çağdaş dış politika yapım süreçlerinde, dışişleri bakanlıklarının yanında savunma ve hazine (ekonomi) bakanlıklarının ve istihbarat teşkilatlarının da önemli işlevler gördüğüne şahit oluyoruz. İç güvenlik boyutuyla içişleri bakanlıkları, konuların ticari yönleri bakımından ticaret ve enerji bakanlıkları, sosyo-kültürel ilişkiler bakımından kültür, turizm ve eğitim bakanlıkları da yeri geldikçe dış politika üretilmesine katkı veriyorlar. Yasama organları, halkın doğrudan temsilcisi olmaları hasebiyle, birçok demokratik ülkede dış politika üretiminde daha etkin olmaya başladılar. Giderek artan bir oranda, özellikle uluslararası alanda faaliyet gösteren özel sektör kuruluşlarının da bazı ülkelerde dış politika üretim mimarisinin içinde yer almaya başladıklarına şahit oluyoruz.

Dünya tarihinin hiçbir döneminde dış politikanın oluşturulması, şekillendirilmesi, yürütülmesi ve sonuçların takibi gibi konular bu kadar fazla aktörün rol aldığı bir mahiyette olmamıştı. 21. Yüzyılda dış politikanın çok yönlü ve çok katmanlı niteliğinin tabii bir neticesi olarak ortaya çıkan bu durum elbette çok güçlü bir koordinasyonun varlığını da gerekli kılıyor.

Dış politika üretim ve icra süreçlerinde farklı bileşenlerin koordinasyonu hangi seviyede ve nasıl yapılmalı? Birçok devletin bu koordinasyon işini dışişleri bakanlıkları üzerinden yapmayı sürdürdüklerini görüyoruz. Bu biraz da geleneksel olandan çıkıp, günün gerektirdiğine adapte olmanın getirdiği zorluklardan kaynaklanıyor. Açık söylemek gerekirse, kurumsal taassupla malul geleneksel bürokratik yapılar, sadece kendi işleri olduğunu zannettikleri konulardaki öncülüklerini başkalarıyla paylaşmakta hasis davranmayı sürdürebiliyorlar. Birbirlerinden bilgi saklayan, diğerinin başarı hanesine yazılabilecek bir konuda hareketsiz kalmayı ya da iş birliği içine girmemeyi tercih eden yapıların varlığı birçok devletin dış politika üretim mekanizmalarının zayıf yönünü oluşturmayı sürdürüyor.Bazı devletler ise, bakanlar kurulu, kabine ya da ulusal güvenlik konseyi gibi ya da benzeri üst platformlarda dış politikalarını koordine etmeye çalışıyorlar. Tabii bu platformlara, dış politikayla doğrudan ilgili olmayan konuların da sıklıkla gündemin büyük bölümünü oluşturması, dahası iç ve dış siyasetin çok fazla iç içe geçmesi, bazen rasyonel kararların alınmasını geciktirebiliyor. Güçlü siyasi liderliklerin olduğu ülkelerde, ekseriyetle liderin devreye girmesiyle süreçlerdeki gecikmeler ve tıkanıklar aşılabilse de, tersine durumlarda sonuç getirici kararlar almanın bazen imkânsız hâle geldiğini görüyoruz.

Dış politikayla birincil derecede ilgili bakanlar ve kurumların yöneticilerinin liderin başkanlığında dış politikayı şekillendirdiği dar ama etkin yapılar giderek arızi kurullar olmaktan çıkıp, kalıcı hâle geliyorlar. Güçlü dijital teknolojik altyapılar, her türlü bilgi ve belgeye süratle ulaşılmasını mümkün kılan mufassal veri tabanları, sağlıklı ve doğru istihbarat akışı gibi hususlar bu türden yeni dış politika koordinasyon yapılarının başarılı olabilmesinde anahtar rolü oynuyorlar.

Son olarak, dış politikanın yapımında ve icrasında görev alan beşerî sermayenin hızla dönüşmekte olduğunu da gözlüyoruz. Tek lisan bilmenin yeterli olmadığı, teknolojik okur-yazarlığın bir nitelik değil, “varsayılan özellik” addedildiği, birden çok alanda uzmanlaşmanın zorunluluk hâline geldiği bir çağda dış politikanın yapımında ve icrasında görev alanlar da yeni dönemin gereklerine uygun kişiler arasından seçiliyor.