Berlin Duvarı (10.11.2019) Türkiye Gazetesi

9 Kasım 1989’da Berlin Duvarı yıkıldı. Duvar, iki kutuplu dünya düzeninin sembolüydü. Yıkılışı Soğuk Savaş’ın da bitiş tarihi olarak kabul edilir. Bu yönüyle yakın dönem dünya siyasi tarihinin en önemli hadiselerinden biridir.
 
Duvar 1962’de inşa edildi. Doğu Almanya’nın (o zamanki adıyla, Almanya Demokratik Cumhuriyeti’nin) başkenti Doğu Berlin ile 1955’te NATO üyesi olan Batı Almanya’nın (Federal Almanya Cumhuriyeti) toprağı olan Batı Berlin’i ayırıyordu. Duvar inşa edilmeden önce de 1945’ten itibaren Berlin zaten bölünmüş bir kentti. ABD, İngiltere ve Fransa kentin batısında bir işgal bölgesini kontrol ediyordu. Diğer taraf ise SSCB’nin kontrolündeydi.
 
ABD-SSCB arasındaki ilişkiler gerildikçe, Avrupa’nın bölünmüş kenti Berlin bu gerilimin en çok hissedildiği yerlerden biri hâline geldi. SSCB lideri Nikita Kruşçev şehri bir duvarla ikiye ayırarak, Doğu’dan Batı’ya kaçışları tamamen durdurmak istiyordu. Batı’ya kaçabilenler, komünist yönetimin kötülüklerini kitle iletişim araçlarından diğer Demir Perde ülkelerinde yaşayan insanlara aktarmaktaydılar. O dönemin temel psikolojik harp araçlarından olan radyolar, komünist “zulümden kaçarak, özgür dünyada kendilerine yeni bir hayat başlatan şanslı kişilerin” hikâyelerine yayınlarında sık sık yer veriyorlardı.
 
Her ne kadar Sovyetler ve Doğu Alman hükûmeti, duvarın inşasının Batı Almanya’nın Doğu Berlin’i ele geçirme planlarının önüne geçmek ve kapitalizmin doğuya sızmasını engellemek olarak açıklamış olsalar da, asıl sebep içerdekilerin dışarıya kaçışını durdurmaktı. Başka bir deyişle, aslında Berlin Duvarı, bir açık hava hapishanesinin dış duvarı fonksiyonunu görüyordu.
 
Mikhail Gorbaçov’un 1985’te SSCB lideri olmasıyla birlikte Soğuk Savaş’ta son aşamaya geçildi. Gorbaçov, açıklık (glastnost) ve yeniden yapılandırma (perestroika) politikalarıyla, ülkesini siyasi ve iktisadi açılardan yeniden inşa etmeye çalışırken, komünizmin çöküşünün de fitilini ateşlediğini şüphesiz bilmiyordu. Bir yandan da ABD Başkanı Ronald Reagan ile tarihî nitelikte zirve toplantılarında bir araya gelerek, nükleer silahların azaltılması ve konvansiyonel silahların konuşlandırıldığı alanların sınırlandırılması konularında anlaşma müzakereleri yürüten Gorbaçov birkaç yıl içinde Batılı ülkeler için ‘Demir Perdenin ardından parlayan bir yıldız’ oluvermişti. SSCB içinde ve Varşova Paktı ülkelerinde birbiri ardına komünist yönetimlere karşı ayaklanmalar başladı. Moskova yönetimi SSCB içindeki halk hareketlerini sert şekilde bastırmaya çalışırken, Doğu Avrupa’daki muhalefet dalga dalga tüm ülkelere yayıldı. 1989’un son üç ayı Doğu Avrupa için 20. Yüzyılın en önemli siyasi gelişmelerine sahne oldu.
 
Ekim 1989’da Macaristan’da komünist yönetime son verildi. Eş zamanlı olarak, Dayanışma sendikasının başkanı Leh Vavensa’nın (Walesa) liderlik ettiği ayaklanma karşısında Polonya’daki komünist askerî diktatörlük geri adım atmak zorunda kaldı. Ülkede yapılan seçimlerde komünistler iktidarı terk ettiler. Çekoslovakya’da Vaclav Havel’in siyasi muhalefetini bu kez SSCB 1968’de Prag Baharı’na yaptığı gibi tanklarını göndererek bastıramadı. Orada da komünistler iktidardan uzaklaştırıldı. Ülkesini yıllarca demir yumrukla yöneten Romanya diktatörü Nikolay Çavuşesku ve eşi Aralık 1989’da ayaklanmacılar tarafından kurşuna dizildi. Kasım 1989’da, 1960’larda ülkesini SSCB’nin 16. cumhuriyeti yapmaya çalışan Bulgaristan diktatörü Todor Jivkov görevinden alındı. Komünistler bir yıl içinde Bulgaristan’da da iktidardan uzaklaştırıldılar.
 
Doğu Avrupa sokakları ‘kahrolsun komünizm’ nidalarıyla inlerken,  o sırada kendine hayrı olmayan Moskova’dan biçare bakışlarla medet uman komünist liderler koltuklarından indirilirken, Doğu-Batı ayrımının simgesi Berlin Duvarı’nın ayakta kalması düşünülemezdi. Doğu Almanya’nın komünist lideri Erik Höneker, ‘bu duvar 100 yıl daha ayakta  kalacak’ dedikten sadece 10 ay sonra Duvar yıkıldı. Halkın ‘gazını almak’ için Batı’ya seyahat yasağını hafifletme kararı alan Höneker, bu kararı duyan on binlerce Doğu Berlinlinin ellerinde balyozlarla duvara hücum edeceklerini hesap edememişti.
 
Duvarın yıkılmasıyla bir devir bitti. Doğu Avrupa’daki eski düşmanların tümü takip eden 20 yıl içinde NATO ve AB üyesi oldular. Komünistler bir daha iktidara gelemediler. Ama Doğu-Batı bütünleşmesi 30 yıldır gerçekleşmedi. Avrupa’da bir ‘biz’ duygusu var edebilmek için illa da bir ‘öteki’ye ihtiyaç olduğunu düşünen hastalıklı zihinler 1990’ların ortalarından itibaren ırkçılığı, yabancı düşmanlığını ve İslam düşmanlığını hortlattı. Berlin Duvarı’nın fiziki varlığının yok oluşunun üzerinden 30 yıl geçmişken, Avrupalı siyasetçilerin bir çoğu maalesef zihinlerde bir duvar inşa etme faaliyetlerinden vazgeçmiyorlar.
 
          ***
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 81. yıl dönümü. Atatürk’ü şükranla anıyorum. Atatürk’ün adı, ‘en büyük eserim’ dediği Türkiye Cumhuriyeti var oldukça yaşamaya devam edecektir…