Alparslan Malazgirt’te Doğu Roma’yı yendi (25.08.2019) Türkiye Gazetesi

Yarın 26 Ağustos. Bundan 948 yıl önce büyük Türk hükümdarı Alparslan’ın komutasındaki Selçuklu ordusunun, Romen Diyojen komutasındaki Doğu Roma ordusuna karşı Malazgirt’te kazandığı zaferin yıl dönümü. Malazgirt Zaferi Türklerin Anadolu’ya bir daha çıkmamak üzere yerleşmesinin başlangıcını simgeler.
 
Birçok tarih kitabımızda Alparslan’ın 1071’de yendiği ordunun Bizans ordusu olduğu ifade edilmektedir. Bu bilgi tarihsel açıdan problemlidir. Çünkü kendisini Bizans İmparatorluğu olarak isimlendiren bir devlet yoktur. ‘Bizans İmparatorluğu’ tabiri ilk kez -İstanbul’un fethinden 104 yıl sonra- 1557’de Cermen tarihçi Hieronymus Wolf tarafından söylenmiştir. 1648’de basılan Corpus Scriptorum Historiae Byzantinae ve 1680’da basılan Historia Byzantina adlı eserlerde de, Doğu Roma için Bizans tabirinin kullanıldığı görülmüştür. Batı ülkelerindeki tarih kitaplarında bu tabirin yaygın olarak kullanılışı ise ancak 19. Yüzyılın ortalarından sonradır. 
 
Türklerle Romalıların ilk temaslarından, Doğu Roma’nın yıkılışına kadarki döneme ilişkin gelişmeleri aktaran Arapça ve Türkçe eserlerde de hiçbir zaman ‘Bizans’ kelimesine rastlanmaz. Devlet’in adı ya Devlet-i Rûm (Roma Devleti) ya da Devlet-i Rûm-i Şarkî (Doğu Roma Devleti) olarak yazılmaktadır. Batı’daki tarih kitaplarının da etkisiyle -ki 19. Yüzyılın sonu ve 20. Yüzyılın ilk yarısında birçok tarihçimiz Fransızca tarih kitaplarını tercüme etmeyi ya da alıntılamayı tercih ediyordu- Türk tarih yazımına da ‘Bizans’ tabiri girmiştir.
 
Esasen Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrıldığı 395’ten, 1453’e kadar başkenti Konstantinopolis (İstanbul’dan önce Arapça ve Türkçe’de Konstantiniyye deniliyordu) olan bu devlet kendisini ve başkaları da bu devleti ‘Roma İmparatorluğu’ olarak adlandırmış, halkına da ‘Romalı’ denilmiştir. Şayet 476’da yıkılan Batı Roma İmparatorluğu ile karıştırılmaması isteniyorsa, o zaman ‘Doğu Roma’ tabiri kullanılmalıdır.
 
Bu vesileyle Talim Terbiye Kurulu’nun tarih müfredatı hazırlayan komisyonlarının dikkatine bu hususu getirmek istiyorum. Tarihsel gerçeklere uymayan Bizans İmparatorluğu ifadesinin gözden geçirilmesi gerekir. Öğrencilerimiz; Alparslan’ın Malazgirt’te, II. Kılıçarslan’ın Miryekefalon’da, Osman Gazi’nin Koyunhisar’da, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’da yendiği devletin Doğu Roma olduğunu çok iyi bilmelidir.
 
Kur’ân-ı kerimin Türkçe meallerinin çoğunda da, ‘Romalılar’dan ‘Rûm’ şeklinde bahsedilmektedir. Bazı meallerde, ‘Bizans’ kelimesi de geçmektedir. Hâlbuki başka birçok yabancı dildeki Kur’ân-ı kerim meallerinde Arapça’daki ‘Rûm’ kelimesi, ‘Romalılar’ olarak tercüme edilmiştir. Mesela İngilizcede, ‘the Romans’, Almancada, ‘die Römer’, Fransızcada, ‘les Romains’, İtalyancada, ‘I Romani’, Yunancada, ‘Romaioi’. Doğrusu da budur. Rûm Suresi’nde, bahsedilen savaşta Sasani İmparatorluğu tarafından 627’de yenilgiye uğratılan Doğu Roma İmparatorluğu’dur. Dolayısıyla, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da Kur’ân-ı kerim meallerinde, ‘Rûm’ kelimesini ya ‘Romalılar’/‘Doğu Roma’ şeklinde değiştirmesi ya da Türkçe mealde Arapça aslı muhafaza edilecekse en azından parantez içinde bu kelimenin ‘Doğu Roma’ anlamına geldiğini de göstermesi icap eder diye düşünüyorum. Zaten Arapçada da ‘Rûm’ kelimesi Roma için kullanılmıştır.
 
Bu isimlendirme meselesinin neden bu kadar üzerinde durdum? Çok basit bir sebebi var: Tarih bugünü anlamak için vardır. Evvelce var olmayan, çeşitli mülahazalarla sonradan ortaya çıkan bazı kavram ve tabirleri geçmişteki hadiseleri açıklamak için kullanırken son derece dikkatli olmak gerekir. Aksi takdirde tarihin gerçek bağlamından uzaklaştırılmasına ve bırakın bugünü anlamayı kolaylaştırmasını, aksine içinden çıkılması son derece müşkül bir kafa karışıklığına sebep olmasına yol açarız. Tarihsel süreklilik çizgilerinin, bu türden sonradan bulunmuş kavram ve tabirlerle müdahale edilmek suretiyle ortadan kaldırılması ekseriyetle bilinçli hareketlerdir. Bunun en bariz örneklerinden biri, ‘İran’ isminin var olmadığı bir dönemde cereyan eden Osmanlı-Safevi ya da Osmanlı-Kaçar münasebetlerinin, Osmanlı-İran ilişkileri şeklinde aktarılmasıdır. Böyle olunca da sıradan bir tarih okuyucusu, Safevilerin de, Kaçarların da Türk olduklarını ve aslında bugün İran olarak adlandırılan bölgenin 1925’e kadar Türk hanedanları tarafından yönetildiğini bilmez.
 
16. yüzyılda Bavyera’da Bizans kelimesini kullananların siyasi maksadı ise, o zamanki Kutsal Roma Cermen İmparatoru’nun, doğrudan Roma İmparatorluğu’nun vârisi olduğunu, Doğu Roma’nın ise zaten Bizans adıyla ayrı bir devlet olarak, Roma İmparatorluğu ile son döneminde bir ilgisinin kalmadığını vurgulamaktır. Bu ise, o dönemin siyasetini meşrulaştırmak için tarihsel gerçeği çarpıtmaktır.
 
Kavram ve tabirlerin yerli yerine oturtulmadığı bir ortamda, Anadolu’ya tarihimizde neden Diyar-ı Rûm denildiğini, Mevlana Celaleddin-i Rûmî adının nereden geldiğini, Fatih’in İstanbul’u fethettiğinde neden Kayzer-i Rûm (Roma İmparatoru) unvanını aldığını anlayamayız.
 
Doğu Roma ordusunu mağlup ederek, Anadolu’nun kapılarını açan Alparslan’ı ve bugüne kadar Türk yurdunu düşmana karşı savunurken can veren tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Bu çerçevede, önümüzdeki cuma günü kutlayacağımız 30 Ağustos Zafer Bayramı vesilesiyle de Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk ve tüm Kurtuluş Savaşı kahramanlarımızın aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.