Panama nasıl bağımsız oldu? (27.01.2019) Türkiye Gazetesi

Venezuela’daki darbe girişimi bu ülkeyi dünya gündeminin en ön sıralarına oturtmuşken, ‘Panama da nereden çıktı?’ diye sorabilirsiniz. Halbuki Venezuela’da kendi kendilerini yeni hükûmet olarak ilan edenlerin neden ABD tarafından desteklendiklerini anlamak için, Washington’ın tarih boyunca Latin Amerika’ya nasıl baktığını incelemek gerekiyor. Kısaca ‘arka bahçe politikası’ olarak nitelendirilebilecek bu politikanın özünde ekonomik çıkarlar yatıyor. Panama’nın bağımsızlık süreci de, ABD’nin Latin Amerika politikasının özünü gözler önüne seren çok çarpıcı bir örnek; maalesef tek örnek değil…

ABD’nin 1846-1848 yılları arasında Meksika’yla yaptığı savaşı kazanmasının ardından Atlas Okyanusu’ndan Büyük Okyanus’a uzanan devasa bir ülkeye sahip olması bu iki kıyı arasında insan ve mal taşımacılığının önemini daha da artırmıştı. 1850’lerden başlayarak Amerikalı siyasetçiler ve farklı ülkelerden müteşebbisler Güney Amerika’da bir kanal açarak bu iki okyanusu birbirine bağlamayı gündemlerine aldılar. Uzun yıllar süren planlamalar ve siyasi müzakerelerden sonra ABD Başkanı Theodore Roosevelt kanalın, o zaman Kolombiya’ya ait bir toprak parçası olan Panama’da açılmasına karar verdi. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Hay ile Kolombiya Dışişleri Bakanı Tomas Herran, Ocak 1903’te Panama kıstağında 6 mil genişliğinde bir bölgenin 100 yıllığına ABD’ye kiralanması için bir antlaşma imzaladılar. Antlaşmaya göre ABD Kolombiya’ya defaten 10 milyon dolar ve her yıl ayrıca 250.000 dolar kira bedeli ödeyecekti. ABD Senato’yu bu cazip antlaşmayı hemen onayladı. Ama Kolombiya Senatosu, Kolombiya’nın çıkarlarına aykırı olduğu gerekçesiyle antlaşmayı onaylamayı reddetti. Normal şartlar altında antlaşmanın yeniden müzakere edilmesi beklenirdi. Ama…

Belki de ismini ilk kez bu yazıda okuyacağınız Phillippe Jean Bunau-Varilla hikâyenin bundan sonraki kısmının baş kahramanı. Bunau-Varilla 1880’lerden itibaren Kolombiya’nın Panama bölgesinde ABD tarafından bir kanal açılması için çaba gösteren; çaba göstermekle kalmayıp Amerikalı ortakları ve dostları sayesinde Washington’da güçlü lobicilik yapan Fransız bir mühendisti. Kanal inşası için kurulan şirket maddi güçlükler yaşayınca ABD’ye gitti. Burada iş ve siyaset çevrelerinde yakın dostluklar kurdu. Kendisine verilen desteğin en önemli sebebi kanalın inşası ve işletilmesinden elde edilecek gelirden alınacak paylardı. Kolombiya Senatosu Hay-Herran Antlaşmasını onaylamayınca, Bunau-Varilla’nın yaptığı bütün hesaplar tehlikeye girmişti. ABD’deki ortaklarıyla iş birlikleri ve lobi faaliyetleri sonucunda oluşan ticari ilişkilerin hepsinin suya düşmesi söz konusuydu. Hâlbuki hem Amerikalı dostları hem de ‘hücumbot diplomasisi’nin mimarı Başkan Roosevelt, Panama’da ABD’ye ait bir kanalı çok arzu ediyorlardı.

Bunau-Varilla, antlaşmanın reddedilmesinden sonra hiç vakit kaybetmeden, Panama kanal inşa bölgesindeki ayrılıkçı grupları Kolombiya’ya karşı ayaklanmaya kışkırttı. Zaten bir süredir bölgede çatışmalar yaşanıyordu. Bunau-Varilla ayrılıkçılara, Başkan Roosevelt’in Kolombiya karşısında kendilerini koruyacağı garantisini verdi. Bu süreçte ABD’den maddi destek, silah ve mühimmat temin etti. Bunau-Varilla ayaklanmacıların ABD desteği sayesinde başarılı olacağından o kadar emindi ki, Kolombiya’dan ayrılacak yeni ülkenin bayrağı ve anayasası için taslaklar bile hazırlamıştı.

Kolombiya ayaklanmayı bastırmak için bölgeye savaş gemileri sevk etti. Ama bölgeye gönderilen ABD filosu, Kolombiya askerlerinin ayaklanmaya müdahale etmek üzere karaya çıkmalarını engelledi. 3 Kasım 1903’te ayaklanmacılar Panama’nın Kolombiya’dan bağımsızlığını ilan ettiler. ABD 6 Kasım’da gayriresmî, 10 Kasım’da da resmî olarak Panama’nın bağımsızlığını tanıdı. Yeni Panama devlet başkanı ABD’ye yolladığı bir telgrafla Bunau-Varilla’yı ABD ile kanal müzakerelerini yeniden başlatmak üzere Fevkalade Büyükelçi olarak atadı. 18 Kasım 1903’te  ABD Dışişleri Bakanı Hay ile Bunau-Varilla arasında yapılan antlaşmayla, kanalın açılması ve kanalın iki yakından 5’er millik alanın tam egemenliğinin 100 yıllığına ABD’ye bırakılması, karşılığında da Panama’ya 10 milyon dolar ve her yıl için 250.000 dolar ödenmesi hükme bağlandı. Panama bu antlaşmayı 2 Aralık 1903’te onayladı. Panama Kanalı 1914’te açıldı ve 1999’da tamamen Panama’ya devredilene kadar ABD’nin kontrolünde kaldı.

Bunau-Varilla’ya mı ne oldu? Zaten 17 yıldır Panama’ya uğramamış, kendisini New Yok ve Washington’daki lobicilik faaliyetlerine adamıştı. Kanal antlaşması imzalandıktan sonra da Panama’ya hiç gitmedi. Ülkesi Fransa’ya döndü. 1940’ta hatırı sayılır bir servet sahibi olarak orada öldü…

Bu ilginç hikâyenin farklı versiyonlarının 20. yüzyıl boyunca birçok Latin Amerika ülkesinde tekrar tekrar yeniden yazıldığını söylesem ne dersiniz? Guatemala, Arjantin, Şili, El Salvador, Brezilya vb. ülkelerin yakın tarihlerine bir göz atalım. Sonra dönüp Venezuela’da olup bitenleri bir daha yorumlayalım.