Futbol, Irkçılık ve Siyaset (01.07.2018) Türkiye Gazetesi

Birbiriyle asla yan yana gelmemesi gereken bu üç kelimenin nasıl iç içe geçmiş olduğunu görmek istiyorsanız Dünya Kupası’na bakın. Avrupa’nın önde gelen ülkelerinde yaklaşık 20 yıldır hiç durmadan yükselen ırkçılık ve yabancı düşmanlığının hangi seviyelere ulaştığını, son bir kaç gündür yapılan açıklamalarla bir kez daha görüp de dehşete düşmemek mümkün değil.

Dört yılda bir dünyanın en iyi millî futbol takımlarını bir araya getiren futbol şampiyonası Rusya’da devam ediyor. FIFA’nın planlı ve sistematik çalışmaları neticesinde büyük ölçüde azalan stadyumlardaki ırkçı söylemlere ve davranışlara, Rusya’daki maçlarda neredeyse hiç rastlamadık. Fakat grup maçları sırasında beklemedikleri goller yiyen, puan kaybeden ve gruptan çıkmayı başaramayan ülkelerin basın organlarında çok farklı bazı yaklaşımlar olduğunu gördük.

Mesela Almanya’ya bakalım. Dünya Kupası finallerinin değişmez takımı Almanya, 1938’den bu yana ilk kez gruptan çıkamadı. Almanya’daki bazı basın organları bu başarısızlığın faturasını Alman millî takımında forma giyen “yabancılara” kesmekte hiç tereddüt etmediler. Almanya takımında Afrika’dan, Doğu Avrupa’dan ve Balkanlar’dan gelen futbolcuların “gerçek” Alman olmadıklarını ima eden yorumları okurken insan olanın yüzü kızarır. Ama en az bu yorumlar kadar acı olanı Cem Özdemir adlı Alman siyasetçinin Almanya takımının iki Türk oyuncusu Mesut Özil ve İlkay Gündoğan’ın performansını eleştirmeye çalışırken sarf ettiği cümleler. ZDF kanalında katıldığı bir programda Özdemir soyadlı Alman diyor ki: “Almanya’nın elenmesinin sebebi Tayyip Erdoğan’dır. Bir süre önce Londra’da Mesut Özil ve İlkay Gündoğan ile beraber çektirmiş olduğu fotoğraflardan dolayı bu iki oyuncunun morali bozuldu. Bu yüzden iyi oynayamadılar.”

Tayyip Erdoğan düşmanlığının Alman Özdemir’in gözünü ne ölçüde karartmış olduğuna mı bağlarsınız, yoksa köklerini inkâr ederek varlığını Almanya ile özleştirmek için her seferinde farklı biçimlerde tekrar eden kendini ispat çabası mı dersiniz? Ne derseniz deyin, Alman Özdemir’in bu sözleri, Almanya’daki ırkçı ve yabancı düşmanı çevreleri çok mutlu ediyor. Nitekim, Özil ve Gündoğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la söz konusu fotoğrafı çektirdiklerinde ırkçı Almanya için Alternatif Partisi, bu iki futbolcunun Alman millî takımından ihracını istemişti. Sözde merkez sağ çizgideki Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi bile bu iki oyuncuyu ağır bir dille eleştirmekten geri durmadı.

Şimdi Alman Özdemir’e sormak lazım. Bugüne kadar Almanya millî takımında başarıyla oynamış, takımın Dünya Kupası finallerine gelmesinde pay sahibi bu oyuncuların moralini bozan Cumhurbaşkanı Erdoğan’la fotoğraf çektirmiş olmaları mı, yoksa o fotoğraf çekildikten sonra Almanya’da maruz kaldıkları linç girişimi mi? Kendisi de göçmen olan Alman Özdemir, ırkçı motivasyonlarla Mesut ve İlkay’ı linç edenlere destek vereceğine, bu ırkçıların karşısında dimdik dursaydı Almanlığını mı inkâr etmiş olacaktı?

Dünya Kupası’nda alınan sonuçların ırkçı hezeyanlara yol açtığı bir diğer ülke İsveç. Gruptaki ikinci maçında Almanya’ya son saniye golüyle yenilen İsveç’te tüm sorumluluk, 90+5’te faule sebebiyet vererek “golü hazırlayan” Jimmy Durmaz’a kesildi. Yanlış anlaşılmasın; faturayı kesen teknik direktör değil, İsveçli ırkçılar. İsminden de anlaşılacağı gibi Durmaz da bir göçmen. Nüfusunun %24’ü göçmen olan bir ülkede, bir suçlu arandığında önce göçmenlerin akla gelmesi ne acı!

Bu garipliklerin yanında, Türkiye’deki seçimler ile Dünya Kupası arasında bağlantı kurabilmeyi “başarabilenler” de var. ABD merkezli Foreign Policy dergisinde, İstanbul’da oturan gazeteci Patrick Keddie imzalı bir makale yayımlandı. Başlığı “Kaptan Erdoğan Türk Futbol Takımına Yardım Edemedi”. Yazar, Erdoğan döneminde spora yapılan büyük yatırımlardan bahsederken, alaycı bir dille buna rağmen Türkiye’nin son 16 yıldır Dünya Kupası finallerine kalamamasını da Erdoğan’a bağlıyor. Dünyadaki ve Türkiye’deki tarihsel gerçekler ve siyaset-sosyolojisi teorisiyle bilakabil-i telif bir iki zırva cümleyi alt alta koyunca, onu da akademisyenlerden dinleyip, istediği gibi kırptığı cümlelerle süsleyince bunun adı analiz olmuş.

Günümüzde, Batı’daki Erdoğan düşmanlığının Türk düşmanlığından, onun da İslam düşmanlığından beslendiğini görmek için o kadar çok örnek var ki.