Trump’ın problemi içerisiyle (15.04.2018) Türkiye Gazetesi

Sosyal medyadaki paylaşımlarıyla “twitter diplomasisi” kavramının literatüre girmesine sebep olan ABD Başkanı Donald Trump tüm dünyayı ve vatandaşlarını şaşırtmaya devam ediyor. Başkan’ın mesajlarının içerik analizi iletişim uzmanlarının işi, belki de psikiyatristlerin. Ama dünyada yol açtığı yankıların tahlilini buradan yapabiliriz.

Moskova’nın Trump’a resmî ağızlardan verdiği cevaba bakılırsa, Putin’in ABD Başkanını ciddiye aldığı yok. Aslında giderek bir mizah konusu hâline gelmeye başlayan Başkan’ı Batı başkentlerinde ciddiye alan lider de pek kalmadı.

Suriye’yi vurup vurmama konusunda “24 ila 48 saatte karar vereceğini” bildirdikten sonra, Rusya’ya hitaben “akıllı ve güzel füzelerimiz geliyor” ifadesini kullanan Trump bir gün sonra tavır değiştirmiş ve kimseyi şaşırtmamıştı! Suriye’yi “şu gün vuracağım” diye bir ifadesi bulunmadığını belirttiği bir sosyal medya mesajında konuyu aniden DEAŞ’a getirmesi de yine şaşırtıcı değildi! Trump’a göre “Suriye’yi DEAŞ’tan ABD temizlemişti.” Bundan dolayı teşekkürü hak ediyordu. Tam da şöyle yazmış kendine has İngilizcesiyle: “Hani teşekkürler Amerika?”

Birkaç gün içinde attığı mesajların birbirine zıt içeriklerine mi, yoksa “koskoca” ABD Başkanı’nın uluslararası alanda bir sokak beyzbolcusunun ağzıyla konuşmasına mı hayıflanalım?

Bu tavır ABD’ye itibar kazandırmıyor. Trump’ın şahsında hâlen dünyanın en güçlü ekonomik ve askerî gücü olan ABD’nin inandırıcılığını eritiyor. ABD yasama organı da, bürokrasisi de, iş dünyası da kendilerini yöneten Başkan’ın bir sabah kalkıp kaleme aldığı Rusya’ya, ertesi sabah büyük bir online satış şirketine, diğer gün Meksikalılara yönelik ifadelerinin ne işe yarayacağını anlamaya çalışıyorlar. Ama beyhude. Trump’ın bu davranışlarının hiçbir rasyonel açıklaması yok.

Benim iddiam şu: Trump kendisiyle çalışanların büyük bölümünü kovduğu, güvenlik ve dış politika açısından kilit nitelikteki birçok koltuğa atama yapmadığı, kimseye güvenmediği ve kimsenin de kendisine güvenmediğini hissettiği için, içinden geçeni dünyaya sosyal medya üzerinden iletmeyi tercih ediyor. Hiç olmazsa o alanda kendisinin ne söyleyeceğini merakla bekleyen 50 milyon takipçisi var. Ne kendisine sağlıklı politika değerlendirmeleri yapabilecek kimse var Trump’ın etrafında, ne de “aldığı” kararları başarılı şekilde icra edebilecek nitelikli bürokratlar. Sosyal medyada ise hiç olmazsa “like”lar var, “retweet”ler var. Bu kadar büyük bir “megaloman” için daha güzel bir vasat olabilir mi?

“Megaloman” kelimesi, eski FBI Başkanı James Comey’in iki gün önce yayınlanan Trump’la ilgili kitabında kullandığı en hafif kelime. Neler demiyor ki Comey, “Yüksek Sadakat: Hakikat, Yalanlar ve Liderlik” başlıklı Trump biyografisinde:   “Merhametsiz bir yalancı”, “saplantılı bir ahlaksız”, “insanlıktan nasibini almamış”, “nefsinin kölesi”, “yaptığı iş hakkında hiçbir fikri olmayan”, “Rusya’nın ABD’de demokrasisine verdiği zararı önemsemeyen” bir başkan portresi çiziyor.

Belki ki, Comey’e kovulmak çok acı gelmiş. 290 sayfalık Trump “güzellemesini” yazarken kalemini hiç frenlememiş. Ama Başkan’a bu kadar yakın birinin üstelik eski FBI Başkanı’nın yazdıkları -ne kadar intikam hissiyle yazılırsa yazılsın- Amerikan halkı tarafından epey ciddiye alınıyor.

Başkan Trump kendinden bekleneni yaparak, Comey’e sosyal medyadan cevap verdi. Kendisini kovmaktan gurur duyduğunu, görevdeyken berbat bir iş çıkarttığını dile getirerek, Comey’in yalancı ve bilgi sızdıran bir köstebek olduğunu belirtti.

İktidara geldiği günden beri yaşananları karine kabul edersek, Trump’ın önümüzdeki başkanlık günleri de aynı minval üzerinde devam edecek. Fakat başkanlık süresinin tamamlayamadan görevden alınabileceğini ya da istifaya zorlanabileceğini söyleyenler artmaya başladı.

Bana kalırsa Trump, içeride sıkıştıkça ve hakkındaki soruşturmalar derinleştikçe sosyal medyada daha sık ve daha sert ifadeler kullanacak. Şaşıracak mıyız? Hayır.