Tüm engelleme çabalarına ve yürütülen kirli propaganda çalışmalarına rağmen Türk Silahlı Kuvvetleri ve Özgür Suriye Ordusu Zeytin Dalı Harekâtını planlandığı şekilde icra ediyor. Tarihin en şeffaf terörle mücadele operasyonu bu. Genelkurmay Başkanlığı her gün basın bildirileri yayımlayarak, harekâtın safahatı hakkında güncel bilgileri paylaşıyor. Harekât esnasında çekilen görüntüler neredeyse anbean kamuoyuyla paylaşılıyor. Sivillerin zarar görmemesi için her türlü tedbir alınıyor. Cinderesi’nin teröristlerden temizlenmesinden sonra Afrin ilçe merkezine doğru, planlı, kararlı, dikkatli ve sonuç odaklı ilerleyiş sürüyor…
Başladığı günden beri Türk milletinin Zeytin Dalı’nın zaferle sonuçlanacağından zerre kadar şüphesi yok. 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünden sonra, ‘artık parmağını dahi kımıldatamaz’ zannedilen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Fırat Kalkanı’nda yazdığı destan, Zeytin Dalı’nda da, muhtemel Menbiç Harekâtı’nda da elbette aynıyla tekerrür edecek.
Bu hususta hiç tereddüt etmememiz gerektiğini gösteren deliller son bir haftada birbiri ardına âdeta yağmur gibi yağıyor. Türkiye’nin başarısından rahatsızlık duyanlar kakofonik bir koronun bet sesli mensupları hâlinde ortalığı velveleye vermeye çalışıyorlar.
Dış politikasını kimin idare ettiğini hâlen anlayamadığımız ABD’de icrada yetkisiz ve siyaseten sorumsuz sivil ve asker kişiler birbiri ardına açıklamalar yapıyorlar. ABD Dışişlerinin, Pentagon’un sözcüleri YPG-PYD ile PKK arasındaki bağlantıyı örtmek için ellerinden geleni yaparlarken, Zeytin Dalı Harekâtı’nı yavaşlatmaya matuf açıklamalarında hız kesmiyorlar. Bunlardan biri iki gün önce dedi ki: “1700 PYD-YPG teröristinin Afrin’e gelişi DEAŞ’la mücadeleye odaklanmamıza zarar veriyor…” İyi de, hani bunlar sizin kontrolünüzdeydi? İki hafta evvel ABD Savunma Bakanı, PYD-YPG’yi PKK’yla mücadele için kullanmaktan söz etmemiş miydi? Güya DEAŞ’la mücadele için silahlandırıp, eğittiniz PYD-YPG teröristlerinin bir NATO müttefikine karşı çatışmak üzere Afrin’e gitmesine hayıflanıyorsunuz da, müttefikinize sıktıkları kurşunu kendinizin verdiğini düşünüp nasıl mahcup olmuyorsunuz?
Devlet-i Aliyye sadrazamlarından Koca Mehmet Ragıp Paşa sanki tam da bu tür açıklamalar için yazmış:
Miyan-ı güft u guyda bed-meniş iham eder kubhın,
Şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler.
Fakat bet sesli koro mensupları sadece Atlantik ötesinden çığırmıyor. Mısır basını Sisi Paşa’nın davetlisi olarak bu ülkeyi ziyaret eden Suudi Arabistan Veliaht Prensinin Türkiye için ‘şer üçgeninin bir parçası’ dediğini yazdılar. Bu beyan bir anda Batılı ajanslar tarafından İngilizce olarak tüm dünyaya servis edildi. Suudi diplomatik makamları veliahtın sözlerinin tam olarak o şekilde olmadığı yönünde açıklama yapsalar da, Türkiye’yi hedef alan bu cümle çoktan bir kara propaganda aracına dönüştürülmüştü bile. Eş zamanlı olarak Birleşik Arap Emirlikleri merkezli MBC televizyonu Türk dizilerini yayınlamayı durdurduğunu açıkladı. BBC’ye göre bu kararın ardında, ‘daha kaliteli Arap dizilerine imkân tanımak’ varmış. Asıl sebebin Arap kamuoyunda Türkiye’ye karşı duyulan sempatinin, bilhassa bölgesel politikalar konusunda Ankara’yla ciddi görüş ayrılıkları yaşayan bazı yöneticileri ‘rahatsız’ etmesi olduğunu bilmeyen var mı? Dizileri durdurma kararının Zeytin Dalı Harekâtı’nda hedefe yaklaşılırken açıklanması herhâlde basit bir rastlantıyla izah edilemez. Biz bir kez daha Koca Mehmet Ragıp Paşa’ya kulak verelim:
Nadir bulunur tıynet-i kâmilde kusur,
Kem mayeden eyler ne ki eylerse zuhur.
Türkiye hakkında kafa karıştırma yarışı başlar da, kerameti kendinden menkul kredi derecelendirme kuruluşları durur mu hiç? Onlardan biri, Moody’s, aylardır zaten var olan bazı gerekçelere istinaden Türkiye’nin kredi notunu tam da bugünlerde düşürdü. Arkasından diğer olağan şüpheliler gelirse şaşırmam. Aman eksik olmasınlar. Kredi notunu bir tehdit aracı olarak kullananlar olmasa millî ekonomimiz, örtülü silah ambargosu uygulayanlar olmasa da millî savunma sanayiimiz bu kadar gelişmezdi. Kötü komşu insanı ev sahibi yaparmış…
Ve tabii bazı Avrupalı ‘dostlarımız’ da koroda yerlerini aldılar. Kırmızı bültenle aranan PYD-YPG elebaşı terörist Salih Müslim’e kucak açma yarışına girdiler. Bu hikâye o ülkeden öbürüne seken PKK elebaşının 20 yıl önceki durumuna ne de çok benziyor. Bakalım ihale kimde kalacak? PYD-YPG-PKK-DEAŞ ortaklığı tüm delilleriyle ortaya çıktıkça, Müslim’e sahip çıkanlardan hangilerinin yüzü kızaracak?
Yazımızı Koca Mehmet Ragıp Paşa’nın çağdaşı Haşmet’in duasıyla bitirelim:
Ziver-i dest-i zafer ide Kızılelma’yı,
Hun-i a’da ile bu arzı muhammer itsün.