Seçim kampanyası sırasında, Barack Obama’nın İran’la nükleer anlaşmaya onay vermesini çok sert şekilde eleştiren ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın anlaşma hükümlerine uymadığını iddia ederek, bu ülkeye karşı yaptırımları tekrar devreye sokacaklarını söylemişti. Geçen ay açıklanan Ulusal Güvenlik Stratejisinde İran’ı, Kuzey Kore’yle birlikte ‘haydut devlet’ kategorisine koyan Trump, İran’daki sokak gösterileri sırasında yaptığı birçok açıklama ve sosyal medya paylaşımıyla da, yaptırımları kısa sürede hayata geçireceklerini bir kez daha dile getirmişti. Fakat cuma günü, söz konusu yaptırımları kendi ifadesiyle ‘son kez’ üç ay daha erteledi.
Son bir yıllık başkanlık performansı dikkate alındığında Başkan Trump’ın, söyleminin analiz edilmesi en zor ABD başkanlarından bir olduğunu zikretmekte herhâlde beis yok. Amiyane tabirle ‘ne dediği belli değil’. Ne zaman, ne şekilde davranacağını kestirmekse neredeyse imkânsız. Dünyanın hâlen askerî ve iktisadi bakımdan en güçlü ülkesinin lideri, müttefikleri açısından güvenilmez, hasımları açısından ise caydırıcı olmayan bir kişi görüntüsü sergiliyor. Algının, hakikatin önüne geçtiği günümüz dünyasında, Trump’ın uluslararası düzlemde kendisi ve ülkesi hakkında bilinçli bir algı inşası peşinde olduğunu söylemek mümkün değil. Zira ortaya çıkan tablo ne sokaktaki Amerikalının, ne Amerikan iş dünyasının, ne de ‘derin’ ve ‘sığ’ yönleriyle Amerikan devletinin çıkarlarına hizmet edebilecek bir mahiyet arz ediyor.
Kuzey Kore’ye tehdit üzerine tehdit savurup hareketsiz kalması, doğrudan katkısı olmasa da, İran’da gösteri yapanların arkasındaki itici güç olduğu izlenimi vermesi, halkının sadece İngiliz adalarından gelenlerden oluşmadığını göz ardı ederek göçmenler hakkında sorumlu bir siyasi liderin söylemesi imkânsız cümleler sarf etmesi Trump’ın tutarlı olmayan politikasının örnekleri olarak sıralanıyor.
Benzeri tutarsızlık örnekleri çoğaltılabilir. Türkiye ile ABD arasındaki ilişkileri ‘hiç olmadığı kadar iyi’ olarak niteleyen bir ABD başkanının FETÖ elebaşının iadesi konusunda kılını kıpırdatmamasının, Ankara’nın sayısız kez rahatsızlığını belirtmesine rağmen terör örgütü PYD/YPG’ye yardımlarını sürdürmesinin, vize krizi çıkartmasının, o kriz tam biterken bu kez seyahat uyarısıyla ikili ilişkileri tekrar germesinin iki açıklaması olabilir: Ya ABD dış politikasını yöneten Başkan Trump değil, ya da Başkan Trump için dış politika sadece öncesi-sonrası düşünülmeden sarf edilen, bütünlükten uzak cümlelerden ibaret.
Trump’ın yaptırımları erteleme kararını, İran’a son kez ve üç aylığına verilmiş bir ültimatom olarak yorumlayanlar olacaktır. Ama yukarıda ana hatlarıyla örneklendirdiğimiz Trumpvari davranış tarzını göz önünde tutarsak, üç ay sonra İran’a gerçek anlamda yaptırım kararı alıp almayacağını tahmin etmenin son derece güç olduğunu söyleyebiliriz.
Başkan Trump’ın İran politikası hakkında birkaç soruyu sıralayayım:
Şayet İran nükleer anlaşmaya uymuyor ve silah üretmek için uranyum zenginleştirme çalışmalarına devam ediyorsa, Başkan Trump bu ülkeye ‘nükleer silah üretmesi için’ üç ay daha süreyi neden veriyor? Yok eğer anlaşmayı ihlal ettiğine dair herhangi bir delil yok ise, ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisinde İran’ın ‘haydut devlet’ olarak nitelenmesinin gerekçesi ne? İran’da halkın sokağa dökülmesinin arkasındaki asıl sebep ekonomik krizse ve bu krizde ABD’nin zaten yıllardır uyguladığı ambargo da etkili olmuşsa, Trump üç ay sonra yeni yaptırımları yürürlüğe sokarak ekonomik krizi daha da derinleştirmeyi mi hedefliyor? Peki Trump, İran rejiminin çok kısa sürede bu gösterileri bastırdığını, dolayısıyla hedef İran’da rejim değişikliğiyse, bunun sadece ABD’nin uygulayacağı yaptırımlarla mümkün olmayacağını göremiyor mu? Dahası, ABD’den gelen her müdahalenin İran’da rejimi destekleyenleri birbirlerine daha da kenetlediğinin, İran muhalefetinin herhangi bir dış destek iması olmasa belki de siyasi alanda taleplerine cevap bulabileceğinin farkında değil mi? Nükleer anlaşmadan sonra İran’la ticari ilişkilerini 1979’dan bu yana en üst düzeye çıkaran Batılı müttefiklerinin, kendilerinin para kazanmasını engelleyecek her türlü teşebbüse direneceklerini, her zaman övündüğü iş adamı kimliğiyle hesaplayamıyor mu?
Aylardır İran’a yaptırımlardan bahsedip, son anda erteleme kararı alan Trump’ın bu açıklamasından kısa süre önce İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’le bir araya gelen Almanya, Fransa ve İngiltere dışişleri bakanlarının, nükleer anlaşmanın arkasında olduklarını açıklamaları ne kadar da manidar. Son iki yılda İran’la 20 milyar dolara ulaşan yatırım ve ticaret anlaşmaları yapan Avrupa ülkelerinin bu koskoca pastadan sırf Trump öyle istiyor diye vazgeçmeleri herhâlde düşünülemez. Hele ABD Başkanının gerçek anlamda bir dış politikası yokken…