Irak’ın bölünmesi (02.04.2017) Türkiye Gazetesi

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Kerkük’teki kamu binalarına Irak bayrağının yanına kendi bayrağını çekmesi hem Bağdat yönetimi hem de Ankara tarafından tepkiyle karşılandı. Bu hamleden sadece iki gün sonra IKBY Başkanı Mesud Barzani “çok yakında bağımsızlık için bir referandum” düzenleyeceklerini açıkladı. Irak’ın toprak bütünlüğünün bozulmaması Türkiye’nin en fazla önem verdiği dış politika konularından biri olmayı sürdürüyor. Dolayısıyla, bölgede yeni istikrarsızlıklara, çatışmalara ve bundan istifade eden terör örgütlerinin faaliyetlerinin artmasına yol açabilecek böyle bir adımın telaffuzu bile derin endişeye yol açıyor.

Kerkük ve bağımsızlık konuları Barzani tarafından ilk kez gündeme getirilmiyor. Erbil yönetimi, 2003’teki ABD-Irak savaşından bu yana hem Kerkük’ün aidiyeti hem de IKBY alanının bağımsız olması gerektiği yönünde sayısız açıklamalar yapmıştı. Her seferinde ABD’den, Ankara’dan ve Bağdat’tan gelen tepkilerle geri adım atılmıştı. Şimdi de aynısının olabileceğini söyleyenler var. Fakat Trump yönetiminin Irak politikasının ne olacağı netleşmeden, bu girişimin de sonuçsuz kalacağını söylemek için erken. Şayet ABD Irak’ın Araplar ve Kürtler arasında bölünmesine ve bölgesel yönetim topraklarında yeni bir devlet kurulmasına sıcak yaklaşırsa bu tehlikeli süreç Bağdat-Erbil arasında silahlı çatışmaya yol açabilir.

Uluslararası hukuk açısından, IKBY’nin bağımsızlık talebini meşru kılacak şartlar mevcut değil. Barzani bağımsızlıkla ilgili söylemini self-determinasyon hakkına dayandırıyor. “Kendi geleceğini tayin hakkı” şeklinde de söylenebilecek bu hak Birleşmiş Milletler Antlaşması’nda (1/2, 55., 76. maddelerinde) yer alıyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da birçok devletin bağımsızlık ilanında self-determinasyona atıf yapıldığını görüyoruz. Son olarak Sudan’ın bölünmesi ve Güney Sudan adıyla yeni bir devletin bağımsız olması sırasında 11 Temmuz 2011’de okunan bağımsızlık bildirgesinde de self-determinasyon hakkına atıflar vardı. Orada da önce referandum yapılmış, ardından bağımsızlık ilan edilmişti.

Diğer yandan, self-determinasyon hakkının kullanılabilmesi bazı şartların oluşması gerekir. Söz konusu ülkenin sömürgeden kurtulmak istemesi, baskıcı ve ayrımcı bir yönetimden ayrılma talebi söz konusuysa bu hakkın kullanılmasında uluslararası alanda genel bir destek söz konusudur. Ayrıca, taraflar arasında ayrışma/bölünme yönünde bir anlaşma olursa ya da ülkenin anayasası böyle bir ayrışmaya izin veriyorsa da, self-determinasyon hakkı kullanılarak yeni bir devletin kurulması mümkündür. Quebec’in Kanada’dan, İskoçya’nın da Birleşik Krallık’tan bağımsız olmaları için yapılan referandumlar, taraflar arasındaki anlaşmayla gerçekleştirilmiştir. İspanya ise, Katalonya’nın bağımsızlık için referandum yapmasına izin vermemektedir. Dolayısıyla, self determinasyon hakkı, her topluluğun, her şart altında, her istediği zaman bağımsızlık ilan edebileceği anlamına gelmez. Uygulamada da bu böyledir.

2005’te kabul edilen Irak anayasasının 4., 113. ve 137. maddeleriyle ülkenin kuzeyinde federe bir siyasi yapının varlığı ve bu siyasi yapının yetki ve sorumlulukları düzenlenmiştir. Bağdat’ın Erbil üzerinde, Sırbistan’ın Kosova üzerinde olduğuna benzer bir sistematik baskısı, ayrımcılığı, anti-demokratik dayatmaları bulunmamaktadır. Zaman zaman yaşanan gerilimler esas itibariyle petrolün paylaşımı meselesinden kaynaklanmaktadır. Hal böyle iken, bağımsızlık için referandum yapılmasını gerektirecek ne maddi şartlar ne de Bağdat yönetiminin buna rızası söz konusudur. Barzani’nin bağımsızlık konusunu gündeme getirmesinin en önemli sebebi, IKBY içindeki siyasal dengelerdir. Kendi siyasi pozisyonunu sağlamlaştırmak ve siyasi muhalefeti etkisizleştirmek için Bağdat’la didişmek, halkın neredeyse tamamının destek vereceği bağımsızlık konusunu ortaya atmak Barzani’nin işine gelmektedir.

Barzani’nin bunları yaparken Türkiye ve merkezî Irak yönetimini aynı anda karşısına alması siyasi bir hesapsızlık örneği gibi durmaktadır. Zira Türkiye’nin güçlü desteği olmadan mevcut düzenlemeler çerçevesinde bile IKBY’nin Bağdat karşısında direnebilmesi zordur.

Barzani’nin Türkiye’nin hangi konularda hassas olduğunu bunca yıllık inişli-çıkışlı ilişkiden sonra artık bilmesi gerektiği açıktır. Yine de hatırlatalım: 1-Türkiye Irak’ın toprak bütünlüğünün bozulmasını istemez. 2-Türkiye terör örgütlerinin IKBY alanında faaliyet göstermelerini istemez. 3-Türkiye bölgede yaşayan etnik grupların anayasal haklarına halel gelmesini istemez. Bu çerçevede IKBY bölgesinde yaşayan Irak Türklerinin, Kürtlerin ve Arapların zarar göreceği hiçbir düzenlemeye sıcak bakmaz.