Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile müzakerelerin askıya alınması kararının ardından yapılan bazı yorumlarda Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin de bundan etkileneceği değerlendirmesi göze çarpıyor. Bu doğru değil.
Her şeyden önce bilmemiz gereken şey, Avrupa Parlamentosu’nun müzakereleri askıya alma gibi bir yetkisinin olmadığı. 2005 tarihli Türkiye-AB Müzakere Çerçevesi’nde de açıkça belirtildiği gibi bu yetki sadece Avrupa Birliği Konseyi’nde. Şayet Komisyon re’sen ya da üye ülkelerin üçte birinin teklifiyle konuyu Konsey’e taşır ve Konsey de karar verirse, o zaman müzakere süreci askıya alınabilir. Bu durumda müzakerelerin yeniden başlayabilmesi için 2004’teki Brüksel Zirvesi’nde olduğu gibi tüm üye ülkelerin olumlu oyu gerekir.
Diyelim ki, AB Zirvesinde Parlamento’nun bu kararıyla uyumlu bir şekilde Türkiye ile müzakereleri durdurma kararı çıktı. Bu karar ile Gümrük Birliği’nin uzaktan yakından bir ilgisi olamaz. Gümrük Birliği, müzakere süreciyle ortaya çıkan bir durum değil ki, müzakereler askıya alındığı takdirde ortadan kalksın.
1963’te Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında imzalanan Ortaklık Anlaşması’nda (Ankara Anlaşması) hedeflenen Gümrük Birliği, Türkiye-AT Ortaklık Konseyi’nin 1995’teki kararına istinaden 1 Ocak 1996’da teşekkül etmişti. Yani Türkiye’nin AB’ye aday ülke olarak ilan edilmesinden üç ve üyelik müzakerelerinin başlamasından dokuz yıl önce zaten taraflar arasında Gümrük Birliği rejimi işlemeye başlamıştı.
Tüm kurallarıyla tıkır tıkır işlemesine rağmen AB Konseyi 2006’da aldığı bir kararla Gümrük Birliği ile ilgili müzakere faslını bloke etmişti. Hâl böyle olunca da, zaten 10 yıldır işlemekte olan ve konuyla ilgili AB müktesebatının neredeyse tamamının Türk iç hukukuna aktarılmış olduğu bir noktada trajikomik bir durum ortaya çıkmıştı.
Özetle Gümrük Birliği’yle ilgili durum şudur: Türkiye ile AB ülkeleri arasında 1996’dan bu yana çalışan bir Gümrük Birliği var ama AB’nin kararı dolayısıyla bu fasılda müzakere açılamıyor. AB müzakereleri askıya alsa da almasa da Gümrük Birliği işlemeye devam edecek.
Fakat Gümrük Birliği’nin mevcut yapısıyla Türkiye’nin beklentilerini karşılamaktan uzak olduğunu da unutmamak lazım. Nitekim başta Ekonomi Bakanlığı olmak üzere birçok kurum, Türkiye açısından avantajlı olmaktan çıkmaya başlayan bu rejimin gözden geçirilerek güncellenmesi gerektiğini defalarca dile getirdi. Ben de, Diplomatik Muhakeme köşesinde 2008’den bu yana çeşitli vesilelerle, Gümrük Birliği’nin neden ve ne şekilde güncellenmesi gerektiğini yazdım. Gazetemizin web sayfasından bu yazılara kolayca ulaşabilmek mümkün olduğundan aynı görüşleri uzun uzun tekrar etmeyeceğim. İsteyen aşağıdaki üç yazıma bakabilir.
“Türkiye Gümrük Birliği’nden Çıkmalı mı?” 30 Nisan 2013.
“Avrupa Birliği ile Müzakerelerde İlk On Yılın Ardından” 27 Eylül 2015.
“Gümrük Birliği Güncellenmelidir” 1 Mayıs 2016…
Yıllardır savunduğum üç öneriyi bir kez daha dile getireyim:
1- Gümrük Birliği, AB’nin Serbest Ticaret Anlaşması (STA) yapmadığı hiçbir ülkeyle Türkiye’nin STA yapmasına müsaade etmemektedir. Türkiye’nin Azerbaycan’la bile STA’sı yoktur. Bu durum değiştirilmelidir.
2- AB tarafı, pazarlık süreçlerine Türkiye’yi dahil etmediği STA’ların sonuçlarını Türkiye’nin kabul etmesini, Gümrük Birliği kararına dayanarak istemektedir. Türkiye’nin içeriğini tartışamadığı ama sonuçlarını kabullenmek zorunda kaldığı bu mekanizma ekonomimiz için dezavataj oluşturmaktadır. Türkiye, AB-ABD Ticaret ve Yatırım Anlaşması müzakerelerinin dışında bırakılmıştır. Türkiye’ye de bu süreçlere katılım imkânı verilmelidir.
3- 1973’te yürürlüğe giren Katma Protokol’de öngörülmüş olmasına rağmen mevcut Gümrük Birliği, Türk vatandaşlarının AB ülkelerinde serbest dolaşımına izin vermemektedir. Emeğin serbest dolaşımını bir yana bırakalım, AB tarafı söz verdiği hâlde vize rejimini bile kaldırmamıştır. Gümrük Birliği mutlaka Türk vatandaşlarına AB’de serbestçe dolaşabilme hakkı verilecek şekilde güncellenmelidir.
Gümrük Birliği ile müzakere sürecini bir arada değerlendirmek bizi yıllar önce kazandığımız haklarımızdan uzaklaştırmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Her kriz -iyi yönetildiği takdirde- fırsata çevrilebilir. AB tarafı istediği kadar fiilen bir yere gitmeyen ve bizlere bıkkınlık veren müzakere sürecini tartışadursun, Ankara’nın gümrük birliğinin güncellemesi hakkındaki teklifini artık masaya koymasının zamanı gelmiştir…