Salı günü yapılacak ABD seçimleri öncesinde Demokrat Parti adayı Hillary Clinton tüm anketlerin ortalamasına göre Cumhuriyetçi aday Donald Trump’ın hâlâ önünde gidiyor. Fakat özellikle son 10 günde Trump’ın atağa geçerek aradaki farkı iyice kapadığı net şekilde ortada. Bunda Trump’ın geliştirdiği yeni seçim vaatleri etkili olmadı. Trump’ın sıçrayışı büyük ölçüde Clinton’ın yüz yüze kaldığı skandallarla ilgili. Son olarak Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) Clinton hakkında yeni bir soruşturma başlatması ABD seçmeninin bir bölümünde daha Clinton’ın inandırıcılığı konusunda ciddi şüpheler uyanmasına yol açtı.
Amerikan siyasi tarihinde başkan adaylarının seçim vaatlerinin değil, kişiliklerinin, söylemlerinin ve skandallarının tartışıldığı, magazin boyutu bu kadar yüksek başka bir seçim kampanyası daha yaşanmadı. Ülkenin iç ve dış sorunlarının çözümü için inandırıcı politika geliştirememeleri mi adayları kampanyalarını magazinleştirmeye itti, yoksa giderek ülke siyasetine yabancılaşan pop kültür çağı seçmenlerinin beklentileri mi, çok tartışılır. Ama bir gerçek var ki, Amerikan siyasi jargonu hiç bu kadar sığlaşmamış, hiç bu kadar süflileşmemişti.
Şüphesiz bu seçim döneminin kalitesi ve seviyesi, gelecek yıllar için de bir gösterge niteliği taşıyacak. İki geleneksel siyasi partinin kanaat önderleri ve ideologları seçimin ardından şapkalarını önlerine koyarak dört yıl sonrası için şimdiden büyük bir yenilenme gayreti içine girmezlerse, dört yıl sonraki başkan seçimi kampanyası sırasında yapılacak televizyon münazaralarının yayını sırasında muhtemelen ekranlara ‘+13’ işareti konulacak. Tabii bir sonraki seçim için dört yıl beklenirse!
Bu son cümleyi son günlerde ABD’nin ciddi basın organlarında dillendirilmeye başlayan bir endişeden hareketle yazdım. Dikkate alınması gereken bazı siyasi analizciler ABD’nin bir siyasi kaosun eşiğinde olabileceğini ifade ediyorlar. Kaos endişesinin iki temel sebebi var.
Birincisi, Clinton’ın ipi göğüslemesi hâlinde daha ilk günden ‘topal ördek’ durumuna düşme ihtimalinin oluşu. Yani 435 üyesinin tamamı yenilenecek Temsilciler Meclisi ve 34 üyesi yenilenecek Senato’da çoğunluk Cumhuriyetçilerde olursa ABD yeni döneme krizle başlayabilir. Halen Temsilciler Meclisi’nde 247 Cumhuriyetçi, 186 Demokrat üye var. 3 koltuk boş. Senato’da ise 54’e 44 yine Cumhuriyetçiler önde. 2 sandalye ise bağımsızların. Demokratların bu tabloyu lehlerine çevirememeleri durumunda Clinton’u çok zor bir süreç bekliyor. Yasama organının desteğine sahip olmayan bir ABD başkanının siyasi hedeflerine ulaşmasının ne kadar güç olabileceğine Barack Obama’nın son iki yılında şahit olduk.
İkinci endişe sebebi ise ‘azil mekanizmasının’ işletilmesi ihtimali. Trump’ın son haftalarda bilinçli olarak Clinton’ın skandallarına yoğunlaşmasını, rakibinin muhtemel galibiyeti hâlinde, onun Kongre tarafından azledilebilmesi için gerekli ve yeterli altyapıyı hazırlama çabası olarak yorumlayanlar var. FBI da hukuki delilleri toplamaya şimdiden başlamış durumda.
Bugüne kadar hiçbir ABD Başkanı azledilmedi. Temsilciler Meclisi’nin haklarında azil kararı almış olduğu 17. Başkan Andrew Johnson ve Hillary Clinton’un kocası 42. Başkan Bill Clinton, Senato’daki oylamalarda azledilmekten son anda kurtuldular. 37. Başkan Richard Nixon ise azledilmek üzereyken istifa etmeyi tercih etti. Demokratların Kongre’nin her iki kanadında da azınlıkta kalmaları hâlinde, kampanya sırasında son derece keskin bir siyasi dil kullanmaya başlayan Cumhuriyetçilerin Hillary Clinton için azil mekanizmasını başlatmalarını sürpriz olarak karşılamamak lazım.
Trump’ın kazanması durumunda da ABD siyasetinde çalkantılı bir dönemin başlaması muhtemel. Hele Kongre’de çoğunluğa sahip olur ve Obama döneminde zor da olsa yürürlüğe sokulan sosyal güvenlik reformunu geriye almaya kalkar, üstüne bir de göçmen karşıtı sert önlemlere yönelirse, Trump ABD tarihinde görülmedik oranda bir halk tepkisiyle karşı karşıya kalabilir. Dar gelirli kesimlerin, marjinalleştirilenlerin ve ‘yeni’ göçmenlerin öncülük edeceği kitlesel eylemler Ferguson’da ve Baton Rouge’da yaşananları gölgede bırakabilir.
Gerilimli geçen başkanlık kampanyasının ardından, ABD siyasetinde suların durulmaması hâlinde dünya ekonomisinin de bundan olumsuz etkilenebileceğini herhâlde söylemeye gerek yok…