8 Kasım’da ABD’de seçim var. Amerikalılar başkanın yanı sıra Senato üyelerinin 34’ünü ve Temsilciler Meclisi’nin tamamını seçecekler. 1845’te ABD Kongresi ‘dörde kalansız bölünebilen yıllardaki Kasım ayının ilk pazartesini takip eden ilk salı gününü’ ABD’de seçim günü olarak ilan etmiş. O zamandan beri de ABD’de dört yılda bir başkanlık, iki yılda bir de Temsilciler Meclisi, Senato, valilik ve her türlü seçimle işbaşına gelinen makam için vatandaşlar sandığa gidiyorlar.
Çoğumuz Amerikan başkanının iki dönem yani basit bir aritmetik hesabıyla 4+4 en fazla sekiz yıl görev yapabileceğini düşünürüz. Bu bilgi yanlıştır. 1951’e kadar başkanın görev süresiyle ilgili bir sınırlama bulunmamaktaydı. O yıl yürürlüğe giren ‘ABD Anayasasındaki 22 numaralı değişikliğe’ göre, başkanın en fazla iki kez ‘seçim yoluyla’ göreve gelebileceği, ‘seçim yoluyla göreve gelmeyen bir başkanın’ ise seçime gitmeden önce en fazla iki yıl görevde kalabileceği hükme bağlandı. Dolayısıyla ABD başkanının görev süresi azami olarak sekiz değil 10 yıldır. Şayet görevdeki ABD Başkanı ölür, istifa eder veya Kongre tarafından azledilirse, başkan yardımcısı, onun da başına bir şey gelirse, Temsilciler Meclisi Başkanı, Başkanın geri kalan görev süresi kadar Başkanlık yapabilir. Ardından da iki kez seçimle gelebilir.
Barack Obama daha önce 2008 ve 2012’de seçim kazanarak ABD Başkanı olduğu için bir kez daha aday olma şansı bulunmuyordu. Demokrat Parti’nin ön seçimlerinde rakiplerini geride bırakan eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton 8 Kasım öncesinde tüm kamuoyu yoklamalarında önde gözüküyor.
Clinton’un rakibi ise kamuoyunda Cumhuriyetçi Parti diye bilinen ama resmî adı Büyük Eski Parti (Grand Old Party-GOP) olan siyasi partiden Donald Trump.
Yine yaygın bir yanlış bilginin aksine ABD’de sadece iki siyasi parti bulunmadığı gibi başkanlık için de sadece iki isim yarışmıyor. Yeşil Parti’den Jill Stein ve Libertaryen Parti’den Gary Johnson da 20’den fazla eyalette başkanlık için yarışıyorlar. Bunların yanında, isimlerini belki de bugüne kadar hiç duymadığınız Anayasa Partisi, Reform Partisi, Sosyalizm ve Özgürlük Partisi gibi partiler de başkan adaylarını bazı eyaletlerde yarışa sokmuş durumdalar. Clinton ve Trump dışındaki hiçbir adayın başkan seçilme ihtimali bulunmuyor. Fakat ‘başkan seçtirmeme’ gücüne sahip olanlar var. Mesela çok tartışmalı geçen 2000 yılındaki başkanlık seçiminde büyük ölçüde Demokrat Parti tabanından oy alarak %2,7’ye ulaşan Yeşil Parti’den Ralph Nader, Demokrat Başkan Adayı Al Gore’un seçimi kaybetmesinin en önemli sebeplerinden biri olarak gösterilmişti. Dolayısıyla Demokratlardan Yeşil Parti’ye kayan oylar Clinton’un, Cumhuriyetçilerden ise Libertaryenlere giden oylar Trump’un işini zorlaştırmakta.
Dünyadaki birçok ülkeden farklı olarak ABD’de en çok oyu alan değil, en çok ikincil seçmeni kazanan aday başkanlık koltuğuna oturuyor. 2000 seçimlerini bir kez daha hatırlayalım: Seçimi kaybeden Al Gore’un oyları, başkan seçilen George Bush’un oylarından daha fazlaydı. Böyle bir durum ABD siyasi tarihinde dört kez yaşanmış.
İkincil Seçmenler (Electoral College) toplam 538 kişi. Bu rakam Temsilciler Meclisi (435), Senato (100) ve federal başkent Washington D.C.’ye (3) ait ikincil seçmenlerin toplamından oluşuyor. Her eyaletin ikincil seçmen sayısı o eyaletin Temsilciler Meclisi ve Senato’daki üye sayısının toplamından oluşuyor. Mesela Kaliforniya’nın 55, Teksas’ın 38, Florida’nın 29 ikincil seçmeni bulunuyor.
ABD’yi oluşturan eyaletlerde adaylardan biri rakiplerinden bir oy bile fazla alsa, o eyaletin ikincil seçmenlerinin tümünü kazanıyor. İkincil seçmen sayılarının, adayların aldığı oy oranına göre paylaştırılması söz konusu değil. Öyle olunca da, ABD halkının çoğunluğunun oy verdiği aday her zaman başkanlık yarışından birinci çıkamayabiliyor. İkincil seçmenler, başkan ve başkan yardımcısı için ayrı ayrı oy veriyorlar. En az 270 oyu alan göreve seçilmiş oluyor. Şayet hiçbir aday 270 oy alamazsa -ki ikiden fazla adayın olduğu seçimlerde bu ihtimal var- ABD Anayasası’na göre başkanı Temsilciler Meclisi, başkan yardımcısını ise Senato seçiyor.
Seçimle ilgili buraya sığdıramadığım küçük ama önemli birçok teknik ayrıntı daha var. Bakalım 8 Kasım’da sonucu tüm dünyada merakla beklenen bu yarışı kim kazanacak?
30.10.2016
8 Kasım’da ABD’de seçim var. Amerikalılar başkanın yanı sıra Senato üyelerinin 34’ünü ve Temsilciler Meclisi’nin tamamını seçecekler. 1845’te ABD Kongresi ‘dörde kalansız bölünebilen yıllardaki Kasım ayının ilk pazartesini takip eden ilk salı gününü’ ABD’de seçim günü olarak ilan etmiş. O zamandan beri de ABD’de dört yılda bir başkanlık, iki yılda bir de Temsilciler Meclisi, Senato, valilik ve her türlü seçimle işbaşına gelinen makam için vatandaşlar sandığa gidiyorlar.
Çoğumuz Amerikan başkanının iki dönem yani basit bir aritmetik hesabıyla 4+4 en fazla sekiz yıl görev yapabileceğini düşünürüz. Bu bilgi yanlıştır. 1951’e kadar başkanın görev süresiyle ilgili bir sınırlama bulunmamaktaydı. O yıl yürürlüğe giren ‘ABD Anayasasındaki 22 numaralı değişikliğe’ göre, başkanın en fazla iki kez ‘seçim yoluyla’ göreve gelebileceği, ‘seçim yoluyla göreve gelmeyen bir başkanın’ ise seçime gitmeden önce en fazla iki yıl görevde kalabileceği hükme bağlandı. Dolayısıyla ABD başkanının görev süresi azami olarak sekiz değil 10 yıldır. Şayet görevdeki ABD Başkanı ölür, istifa eder veya Kongre tarafından azledilirse, başkan yardımcısı, onun da başına bir şey gelirse, Temsilciler Meclisi Başkanı, Başkanın geri kalan görev süresi kadar Başkanlık yapabilir. Ardından da iki kez seçimle gelebilir.
Barack Obama daha önce 2008 ve 2012’de seçim kazanarak ABD Başkanı olduğu için bir kez daha aday olma şansı bulunmuyordu. Demokrat Parti’nin ön seçimlerinde rakiplerini geride bırakan eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton 8 Kasım öncesinde tüm kamuoyu yoklamalarında önde gözüküyor.
Clinton’un rakibi ise kamuoyunda Cumhuriyetçi Parti diye bilinen ama resmî adı Büyük Eski Parti (Grand Old Party-GOP) olan siyasi partiden Donald Trump.
Yine yaygın bir yanlış bilginin aksine ABD’de sadece iki siyasi parti bulunmadığı gibi başkanlık için de sadece iki isim yarışmıyor. Yeşil Parti’den Jill Stein ve Libertaryen Parti’den Gary Johnson da 20’den fazla eyalette başkanlık için yarışıyorlar. Bunların yanında, isimlerini belki de bugüne kadar hiç duymadığınız Anayasa Partisi, Reform Partisi, Sosyalizm ve Özgürlük Partisi gibi partiler de başkan adaylarını bazı eyaletlerde yarışa sokmuş durumdalar. Clinton ve Trump dışındaki hiçbir adayın başkan seçilme ihtimali bulunmuyor. Fakat ‘başkan seçtirmeme’ gücüne sahip olanlar var. Mesela çok tartışmalı geçen 2000 yılındaki başkanlık seçiminde büyük ölçüde Demokrat Parti tabanından oy alarak %2,7’ye ulaşan Yeşil Parti’den Ralph Nader, Demokrat Başkan Adayı Al Gore’un seçimi kaybetmesinin en önemli sebeplerinden biri olarak gösterilmişti. Dolayısıyla Demokratlardan Yeşil Parti’ye kayan oylar Clinton’un, Cumhuriyetçilerden ise Libertaryenlere giden oylar Trump’un işini zorlaştırmakta.
Dünyadaki birçok ülkeden farklı olarak ABD’de en çok oyu alan değil, en çok ikincil seçmeni kazanan aday başkanlık koltuğuna oturuyor. 2000 seçimlerini bir kez daha hatırlayalım: Seçimi kaybeden Al Gore’un oyları, başkan seçilen George Bush’un oylarından daha fazlaydı. Böyle bir durum ABD siyasi tarihinde dört kez yaşanmış.
İkincil Seçmenler (Electoral College) toplam 538 kişi. Bu rakam Temsilciler Meclisi (435), Senato (100) ve federal başkent Washington D.C.’ye (3) ait ikincil seçmenlerin toplamından oluşuyor. Her eyaletin ikincil seçmen sayısı o eyaletin Temsilciler Meclisi ve Senato’daki üye sayısının toplamından oluşuyor. Mesela Kaliforniya’nın 55, Teksas’ın 38, Florida’nın 29 ikincil seçmeni bulunuyor.
ABD’yi oluşturan eyaletlerde adaylardan biri rakiplerinden bir oy bile fazla alsa, o eyaletin ikincil seçmenlerinin tümünü kazanıyor. İkincil seçmen sayılarının, adayların aldığı oy oranına göre paylaştırılması söz konusu değil. Öyle olunca da, ABD halkının çoğunluğunun oy verdiği aday her zaman başkanlık yarışından birinci çıkamayabiliyor. İkincil seçmenler, başkan ve başkan yardımcısı için ayrı ayrı oy veriyorlar. En az 270 oyu alan göreve seçilmiş oluyor. Şayet hiçbir aday 270 oy alamazsa -ki ikiden fazla adayın olduğu seçimlerde bu ihtimal var- ABD Anayasası’na göre başkanı Temsilciler Meclisi, başkan yardımcısını ise Senato seçiyor.
Seçimle ilgili buraya sığdıramadığım küçük ama önemli birçok teknik ayrıntı daha var. Bakalım 8 Kasım’da sonucu tüm dünyada merakla beklenen bu yarışı kim kazanacak?
30.10.2016
8 Kasım’da ABD’de seçim var. Amerikalılar başkanın yanı sıra Senato üyelerinin 34’ünü ve Temsilciler Meclisi’nin tamamını seçecekler. 1845’te ABD Kongresi ‘dörde kalansız bölünebilen yıllardaki Kasım ayının ilk pazartesini takip eden ilk salı gününü’ ABD’de seçim günü olarak ilan etmiş. O zamandan beri de ABD’de dört yılda bir başkanlık, iki yılda bir de Temsilciler Meclisi, Senato, valilik ve her türlü seçimle işbaşına gelinen makam için vatandaşlar sandığa gidiyorlar.
Çoğumuz Amerikan başkanının iki dönem yani basit bir aritmetik hesabıyla 4+4 en fazla sekiz yıl görev yapabileceğini düşünürüz. Bu bilgi yanlıştır. 1951’e kadar başkanın görev süresiyle ilgili bir sınırlama bulunmamaktaydı. O yıl yürürlüğe giren ‘ABD Anayasasındaki 22 numaralı değişikliğe’ göre, başkanın en fazla iki kez ‘seçim yoluyla’ göreve gelebileceği, ‘seçim yoluyla göreve gelmeyen bir başkanın’ ise seçime gitmeden önce en fazla iki yıl görevde kalabileceği hükme bağlandı. Dolayısıyla ABD başkanının görev süresi azami olarak sekiz değil 10 yıldır. Şayet görevdeki ABD Başkanı ölür, istifa eder veya Kongre tarafından azledilirse, başkan yardımcısı, onun da başına bir şey gelirse, Temsilciler Meclisi Başkanı, Başkanın geri kalan görev süresi kadar Başkanlık yapabilir. Ardından da iki kez seçimle gelebilir.
Barack Obama daha önce 2008 ve 2012’de seçim kazanarak ABD Başkanı olduğu için bir kez daha aday olma şansı bulunmuyordu. Demokrat Parti’nin ön seçimlerinde rakiplerini geride bırakan eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton 8 Kasım öncesinde tüm kamuoyu yoklamalarında önde gözüküyor.
Clinton’un rakibi ise kamuoyunda Cumhuriyetçi Parti diye bilinen ama resmî adı Büyük Eski Parti (Grand Old Party-GOP) olan siyasi partiden Donald Trump.
Yine yaygın bir yanlış bilginin aksine ABD’de sadece iki siyasi parti bulunmadığı gibi başkanlık için de sadece iki isim yarışmıyor. Yeşil Parti’den Jill Stein ve Libertaryen Parti’den Gary Johnson da 20’den fazla eyalette başkanlık için yarışıyorlar. Bunların yanında, isimlerini belki de bugüne kadar hiç duymadığınız Anayasa Partisi, Reform Partisi, Sosyalizm ve Özgürlük Partisi gibi partiler de başkan adaylarını bazı eyaletlerde yarışa sokmuş durumdalar. Clinton ve Trump dışındaki hiçbir adayın başkan seçilme ihtimali bulunmuyor. Fakat ‘başkan seçtirmeme’ gücüne sahip olanlar var. Mesela çok tartışmalı geçen 2000 yılındaki başkanlık seçiminde büyük ölçüde Demokrat Parti tabanından oy alarak %2,7’ye ulaşan Yeşil Parti’den Ralph Nader, Demokrat Başkan Adayı Al Gore’un seçimi kaybetmesinin en önemli sebeplerinden biri olarak gösterilmişti. Dolayısıyla Demokratlardan Yeşil Parti’ye kayan oylar Clinton’un, Cumhuriyetçilerden ise Libertaryenlere giden oylar Trump’un işini zorlaştırmakta.
Dünyadaki birçok ülkeden farklı olarak ABD’de en çok oyu alan değil, en çok ikincil seçmeni kazanan aday başkanlık koltuğuna oturuyor. 2000 seçimlerini bir kez daha hatırlayalım: Seçimi kaybeden Al Gore’un oyları, başkan seçilen George Bush’un oylarından daha fazlaydı. Böyle bir durum ABD siyasi tarihinde dört kez yaşanmış.
İkincil Seçmenler (Electoral College) toplam 538 kişi. Bu rakam Temsilciler Meclisi (435), Senato (100) ve federal başkent Washington D.C.’ye (3) ait ikincil seçmenlerin toplamından oluşuyor. Her eyaletin ikincil seçmen sayısı o eyaletin Temsilciler Meclisi ve Senato’daki üye sayısının toplamından oluşuyor. Mesela Kaliforniya’nın 55, Teksas’ın 38, Florida’nın 29 ikincil seçmeni bulunuyor.
ABD’yi oluşturan eyaletlerde adaylardan biri rakiplerinden bir oy bile fazla alsa, o eyaletin ikincil seçmenlerinin tümünü kazanıyor. İkincil seçmen sayılarının, adayların aldığı oy oranına göre paylaştırılması söz konusu değil. Öyle olunca da, ABD halkının çoğunluğunun oy verdiği aday her zaman başkanlık yarışından birinci çıkamayabiliyor. İkincil seçmenler, başkan ve başkan yardımcısı için ayrı ayrı oy veriyorlar. En az 270 oyu alan göreve seçilmiş oluyor. Şayet hiçbir aday 270 oy alamazsa -ki ikiden fazla adayın olduğu seçimlerde bu ihtimal var- ABD Anayasası’na göre başkanı Temsilciler Meclisi, başkan yardımcısını ise Senato seçiyor.
Seçimle ilgili buraya sığdıramadığım küçük ama önemli birçok teknik ayrıntı daha var. Bakalım 8 Kasım’da sonucu tüm dünyada merakla beklenen bu yarışı kim kazanacak?