Toplu mezarlar üzerinde tatil köyü kurma hayali – Türkiye Gazetesi (09.02.2025) Bu yazıda sesli dinleme seçeneği mevcuttur.

Geçen hafta “Tehcir Yoluyla Orta Doğu’da Sınırları Değiştirmek” başlıklı yazımda, ABD’nin Filistinleri Gazze’den Mısır’a ve Ürdün’e tehcir ettirme planından söz etmiştim. Hafta içinde Başkan Trump’ın, İsrail Başbakanı Netanyahu ile yaptığı görüşmede sarf ettiği sözler bu konuda ciddi olduğunu gösteriyor. Trump, ABD’nin Gazze’yi “almasından”, yeniden inşa etmesinden ve burayı “Orta Doğu’nun Rivierası”na dönüştürmekten bahsediyor. Tabii bunun için evvela Filistinlilerin burayı boşaltması gerektiğini de ekliyor.

Pamuk ipliğine bağlı ateşkesten istifade ederek vatanlarına geri dönmeye başlayan ve yerle bir olmuş yıkıntıların üzerinde, şayet bulabilirlerse bir çadır kurarak yaşamaya çalışan Gazze halkının hiçbir yere gitmeye niyeti yok. Gazze’de yaşayan Filistinlilerin büyük çoğunluğu zaten İsrail’in kurulmasından sonra zorla buraya göç ettirilmiş insanlar. İlla Gazze’den çıkıp bir yere gideceklerse, şu an İsrail’in işgal altında tuttuğu hatta ilhak ettiği ata yurtlarına dönmeleri gerekir. Başka bir yere değil.

Resmî rakamlara göre 47 bin ama yıkıntıların altında kalanlarla birlikte en az 100 bin kayıp vermiş bir halk, Başkan Trump “çıkın oradan” dedi diye vatanlarından çıkar mı? Trump’ın Filistinlilerin gitmesi gereken yer olarak işaret ettiği Mısır ve Ürdün bu talebi kesin bir dille geri çevirdi. Hatta iki ülkenin yetkilileri Trump’ın planının Mısır-İsrail (Camp David) ve Ürdün-İsrail barış antlaşmalarını risk altına soktuğu açıklamalarını yaparak, asla kabul edilemeyecek bir ulusal güvenlik meselesi olduğunun altını çizdiler. Ürdün Kralı Abdullah yarın Vaşington’da olacak. Mısır Devlet Başkanı Sisi’nin de haftaya Trump’la görüşmesi bekleniyor. Her ikisinin de işi çok zor. Bölgesel ve küresel güçlü bir destek almadıkları sürece Trump’a ne ölçüde direnebileceklerini, Trump ısrarcı olur ve direnirlerse ABD’nin nasıl bir karşılık vereceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Diğer yandan ABD’nin Arap dünyasındaki en önemli müttefiki Suudi Arabistan da plana karşı çıktı. Bağımsız Filistin Devleti’nin mutlaka kurulması gerektiğini savunan Suudlar, Trump’ın yeniden gündeme getireceği yönünde işaretler verdiği “İbrahim Anlaşmaları” sürecinin Gazze planı sebebiyle suya düşeceğini söylüyorlar.

ABD’nin NATO içindeki müttefikleri de Filistin’de etnik temizlik planına karşı çıktılar. Türkiye, Almanya, Kanada, İngiltere ve Fransa Gazze’nin boşaltılması planına karşı çıktılar. Dışişleri Bakanı Fidan “Trump’ın Gazze planı kabul edilemez. Tehcir meselesi ne bölgenin ne bizim kabul edebileceğimiz bir durum. Bunu düşünmek bile abesle iştigal. Tartışmaya açılması bile yanlış” şeklinde konuştu. Rusya da bu plana karşı çıkarken, Dışişleri Bakanı Lavrov bir Filistin konferansının toplanmasına öncülük edeceklerini söyledi. Brezilya da “plana hayır” diyenler arasında yer aldı.

İsrail’deki bazı bakanlar ve siyasi parti liderleri dışında ABD Başkanı Trump’ın Riviera planına destek veren kimse yok. Hem Arap ve İslam âleminde hem de dünyanın dört bir köşesinde itibar görmeyen bu girişimin hayata geçirilme ihtimali var mı? Hayır yok. Çoğunluk Cumhuriyetçilerde olsa da ABD Kongresinin Gazze’ye Amerikan askeri gönderilmesi için bütçe onayı vereceğini düşünmüyorum. İsrail dışında hiçbir yerel müttefik olmadan Başkan Trump’ın böyle bir adımı atabileceğini de ihtimal dışı buluyorum. Fakat ortada çok büyük bir tehlike var. İsrail ateşkesi bir şekilde bozarak Gazze’ye yeniden saldırabilir. Dahası son haftalarda dozunu iyice artırdığı Batı Şeria’daki operasyonlarını da yoğunlaştırabilir. Filistin’in tamamını ilhak etmeye kalkışabilir. Ağır bombardıman altına alınan Filistinlileri Suriye’ye, Ürdün’e ve Mısır’a gitmeye zorlayabilir. O zaman da ABD, İsrail’in yanında durabilir.

Böylesine büyük bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olmalarına rağmen Filistinli siyasi grupların hâlâ bir araya gelememelerinin ve bölünmüşlükten kurtulamamalarının hiçbir izahı olamaz. Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın hiç vakit geçirmeden yapması gereken, tüm Filistinlileri temsil eden bir millî mutabakat hükûmeti kurmak olmalıdır.

Diğer yandan, toplam 1,6 milyar Müslüman nüfusa sahip 57 üyesi bulunan ve kuruluş sebebi Filistin meselesi olan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Filistin’de olup bitenlere artık etkili şekilde “dur” demesi gerekiyor. Daha evvel alınan kararların ve yapılan açıklamaların hiçbir karşılığı olmamıştı. Aynı şeyleri yaparak bu kez farklı bir sonuç beklemek yerine hiç yapılmamışı yapmak lazım. O da küresel bir farkındalık meydana getirmek için atılacak bir adımdır. Önerim, İİT üyesi ülkelerin acilen toplanmaları, Filistin’de iki devletli çözüm dışındaki tüm girişimleri reddetmeleri ve ilk planda 1 ay süreyle BM ve bağlı kuruluşlarındaki tüm toplantıları boykot etmeleridir. Bunu yaparlarken, New York ve Cenevre’deki BM binalarının önündeki gönderlere çekilmiş bayraklarını, Filistin’deki kayıplar anısına 1 ay süreyle yarıya indirmeleri beklenebilir. Keşke daha fazlasını yapabilselerdi. Ama önerdiğim bu tepki şekli üzerinde bile görüş birliğine varamayacak kadar dağınık olduklarını biliyorum.