Yeni Suriye yönetimi düzeni yavaş yavaş kuruyor. Gündelik hayat da normale dönüyor. Çarşılar açık. Okullarda eğitim başladı. Ülkeden gidenler yurtlarına dönüyor. Anayasa ve Meclis askıya alınarak Muhammed el-Beşir başkanlığında kurulan Suriye Kurtuluş Hükûmeti çalışmaya başladı. Uluslararası alanda yeni yönetimle görüşmek için bir telaş var. Geçiş hükûmetiyle diyalog kurabilmek için çok sayıda Batılı devlet de sırada.
Suriye’de yeni anayasal sistemin kurulması için 1 Mart 2025 tarihi belirlenmiş durumda. Yaklaşık 100 gün içinde tüm kurumlarıyla çalışan ve ülke topraklarının tamamı üzerinde hükümran bir yönetimin tesis edilebilmesi için yoğun bir mesai harcanıyor.
Yoğun geçeceği kadar ciddi zorluklara da sahne olabilecek 100 gün var önümüzde. Bu 100 gün zarfında geçiş hükûmetinin yüzleşeceği dört büyük problem söz konusu:
Birincisi, Baas rejimini deviren silahlı grupların, tek bir çatı ve emir komuta zinciri altında toplanması. Yeni Suriye’nin savunma ve asayiş birimlerine mensup olmayan grupların silah bırakmaları gerekiyor. Eski Suriye ordusuna mensup olanların silahları toplanıyor. Peki HTŞ’ye bağlı grupların silahları ne olacak? Bunlar ne zaman ve ne şekilde düzenli orduya dönüşecekler. Polis ve istihbarat kuvvetleri nasıl teşkilatlandırılacak. Şam’da en büyük mesai bu işe harcanıyor. Zira burada çıkabilecek herhangi bir anlaşmazlık bir anda iç savaşa yol açabilir.
Yeni Suriye’de -kendi çıkarları için- silahlı grupları birbirlerine karşı kışkırtacak bölgesel ve küresel aktörler olacaktır. Suriye’nin istikrara kavuşmasını kendi çıkarlarına aykırı görenler, ellerindeki tüm imkânları kullanarak, yeni Suriye’deki silahlı grupların birlik ve beraberlik içine girmelerini engellemeye çalışacaklardır. Türkiye’nin en çok hassasiyet gösterdiği konuların başında bu geliyor. Ankara çok iyi biliyor ki, silahlı güçler merkezî bir komutanın idare, sevk ve denetimi altına alınmadan orta vadede toplumsal huzur ve siyasi istikrar temin edilemez.
İkincisi, terör örgütlerinin Suriye’de etkisizleştirilmesi. Bilhassa son 5 yılda ABD tarafından donatılan ve eğitilen PKK-PYD-YPG’nin bitirilmesi gerekiyor. Yeni Suriye için ideal olan, etnik, dinî ve mezhepsel fark olmaksızın tüm Suriyelilerin eşit vatandaşlık temelinde aynı hak ve mesuliyetlere sahip olmaları. Bu çerçevede, terör örgütünün sözde öz yönetim ilan ettiği alanlarda varlık göstermesine tolerans gösterilemez. Aksi takdirde Suriye bölünür. Bu durum Türkiye için de hem bir güvenlik hem de savunma konusudur. Cumhurbaşkanı Erdoğan D-8 Zirvesi dönüşünde yaptığı konuşmada çok net cümlelerle ifade ediyor: “Suriye’nin bekasını tehdit eden DEAŞ, PKK ve türevlerinin kökünün kazınması gerekiyor. Ülkemizin güvenliğine de kasteden bu terör örgütlerinin başlarını kaldıramaması için sahada önleyici tedbir alıyoruz.”
Üçüncüsü, eski rejimin kalıntılarıyla nasıl bir ilişki kurulacağının yönteminin vakit geçirmeden belirlenerek uygulamaya koyulması icap ediyor. On yıllarca Suriye halkına zulmeden, Suriye’nin kaynaklarını sömüren, yolsuzluk yapan Baas mensuplarına nasıl davranılacak? Bunlardan kaçabilenler kaçtı. İçeride kalanlar tutuklanacak mı? Yargılanacak mı? Hukuk nasıl işleyecek. Suç işleyenlere nasıl ceza verileceği belirlenmezse kaos olur. Kendi adaletini yerine getirmek isteyenler çıkar ve ipin ucu kaçar. Suça karışmamış ama Baas döneminde çeşitli görevlerde yer alanların durumlarının ne olacağının da tespit edilmesi lazım.
Dördüncüsü, ülkelerine geri dönmeye başlayan Suriyelilerin yeni duruma intibakları için ne yapılacak? Bunların bir bölümünün evleri ve iş yerleri tahrip edilmiş durumda. Memurken ülkeyi terk etmek zorunda kalanların döndüklerinde çalışabilecekleri bir işleri olacak mı? Büyük maddi zarara uğramış olanlara herhangi bir tazminat ödenecek mi? Suriye’nin kasası bomboşken bu nasıl yapılacak? Seri şekilde ülkenin yeni maliye sisteminin yapılandırılması ve geriye dönmek isteyenlerin dönüşlerini teşvik edecek adımların atılması elzem. Baas rejimi mensuplarının ülke dışına kaçırdıkları kaynakların Suriye’ye getirilebilmesi için de uluslararası alanda yoğun bir çaba gösterilmesi gerekiyor. Yurt dışındaki bankalarda bulunan nakit kadar aralarında Avrupa ülkelerinin de bulunduğu birçok yerdeki gayrimenkullerin yeni Suriye adına tescil edilmesi gerekiyor. Eş zamanlı olarak Suriye’nin yeniden inşası için BM, Dünya Bankası, İslam Kalkınma Bankası gibi kurum ve kuruluşlardan da çok güçlü mali destek ve insani yardım alınmasının yolları da aranıyor.
Yeni Suriye’nin önünde çetin ama umut dolu bir yol var. Türkiye, kardeş Suriye halkıyla samimi dayanışmasını önümüzdeki süreçte de sürdürmeye kararlı.