AB macerasının 50. yılına girerken… (25.10.2008) Türkiye Gazetesi
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileriyle yakından ilgili hükümet üyeleri, bürokratlar, akademik çevreler ve iş dünyası AB Komisyonu tarafından hazırlanan 2008 Yılı İlerleme Raporu’nun açıklanmasını merakla bekliyor. Raporun çoktan hazırlanmış olduğunu hatta Brüksel’de görev yapan bazı Türk gazetecilerin “gayriresmi” metni elde ettiklerini biliyoruz. Komisyon, raporu resmen açıklamak için 20 Ekimde başlayan ‘Ergenekon Davası’yla ilgili ilk gelişmelerin ortaya çıkmasını bekliyor. Adı her ne kadar “İlerleme Raporu” olsa da, bu yılki rapor daha çok “ilerlememe raporu” adını hak ediyor. Zira 2008 yılı, Türkiye’nin AB’ye aday ülke olarak ilan edildiği 1999’dan bu yana üyelik yolunda en az mesafenin kat edildiği yıl oldu. Türkiye ile aynı anda müzakerelere başlayan Hırvatistan 20 fasılı müzakereye açmış ve ikisini de geçici olarak kapatmayı başarmış iken, Türkiye’nin aynı dönemde açabildiği fasıl sayısı sadece sekiz (Bilim ve Araştırma, Şirketler Hukuku, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstatistik, İşletme ve Sanayi Politikası, Trans-Avrupa Şebekeleri, Tüketicinin ve Sağlığın Korunması, Mali Kontrol). Bunlardan geçici olarak sadece Bilim ve Araştırma fasılı kapatıldı. Konuya yakın kuruluşlar AB sürecinin devam ettiğini ve hiçbir sorun olmadığını ifade etseler ve bazı devlet yetkilileri “yavaş ama emin adımlarla ilerliyoruz” şeklinde cümleler kursalar da, aslında Ankara’da herkes Türkiye’nin önüne konulan çok büyük bir engelin kaldırılmaması halinde yerimizde saymaya devam edeceğimizi biliyor. O büyük engel Kıbrıs sorunudur. KIBRIS SORUNU EN BÜYÜK ENGEL Hükümet 17 Aralık 2004 zirvesinde söz verdiği şekilde Temmuz 2005’te Türkiye ile AB’ye yeni katılan ülkeler arasında gümrük birliği tesis eden bir protokole imza koymuştu. Esasen bu imzayla Türkiye-AB müzakerelerinin başlaması için gerekli bir ön şart da yerine getirilmiş oluyordu. Mamafih, bu imzanın konulmasıyla eş zamanlı yayınladığı bir deklarasyonla hükümet Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni (GKRY), “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanımasının mümkün olmadığını belirtince Brüksel’de sinirler gerildi. Önce AB tarafı yayınladığı bir karşı deklarasyonla “Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti dâhil hiçbir AB üyesi ülkeye ayrımcılık yapmayacağı”nın altı çizildi. Ardından, Türkiye’nin havaalanlarını ve limanları GKRY bandıralı uçak ve gemilere açması için bir yıl süre tanındı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) uygulanan izolasyonların kaldırılmasını GKRY ile ilerleme konusunda bir ön şart olarak getiren Türkiye, izolasyonların kalkmaması üzerine havaalanlarını ve limanlarını kendisine tanınan süre içinde GKRY’ye açmadı. Bunun üzerine Aralık 2006’daki zirvede AB Konseyi, Türkiye GKRY ile ilişkilerini normalleştirene kadar sekiz fasılda (Malların Serbest Dolaşımı, İş Kurma ve Hizmet Sunma Serbestisi, Taşımacılık, Mali Hizmetler, Tarım ve Kırsal Kalkınma, Gümrük Birliği, Balıkçılık, Dış İlişkiler, müzakerelerin başlamasını ve diğer tüm fasılların geçici olarak kapatılmasını askıya aldı. Fransa’da Nicholas Sarkozy’nin cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte, Türkiye’nin müzakere yoluna örülen baraj daha da yükseltildi. Sarkozy, Türkiye’nin geriye dönülmez biçimde AB’yle bütünleşmesini sağlayacağı gerekçesiyle Ekonomik ve Parasal Politika, Sermayenin Serbest Dolaşımı, Çevre ve Vergilendirme gibi fasılların müzakereye açılmasını ön şartlara bağladı. Bu durumda 35 müzakere başlığından 12si “dondurulmuş” oldu. Yerinde saymaya başlayan müzakere sürecine tekrar hız kazandırmak için Ankara’nın kapalı kapılar ardında Kıbrıs sorununun çözümü için yoğun çaba gösterdiği biliniyor. Hristofyas-Talat görüşmelerinin odak noktasını oluşturan yeni kurucu devlet anayasasının hazırlıklarına Ankara aktif olarak katılıyor. Anayasa ve İdare Hukuku uzmanlarından oluşan bir heyet Dışişleri Bakanlığı’na teknik destek sağlıyor. Türkiye bir yandan da, yeni seçildiği BM Güvenlik Konseyi üyeliğini kullanarak GKRY üzerinde çözüm için uluslararası baskı kurmayı hedefliyor. Bütün bunlar olurken, yapılan son anketlere göre Türk kamuoyundaki AB’ye üyelik hevesi son 10 yılın en düşük seviyesine gerilemiş durumda. Çok değil geçen yıla kadar haber gündemlerinin hep ön sıralarını dolduran Brüksel mahreçli haberlere artık haber kanallarında bile nadiren rastlanıyor. Yaklaşmakta olan 2009 yılında Türkiye’nin AB macerasının 50. yılına girilmiş olacak. Müracaatımız sırasında dünya siyasi sahnesinde olmayan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya, Estonya, Letonya, Litvanya, GKRY bugün AB üyesi olarak müzakere masasında karşımızda oturuyorlar. Dahası, 45 yıl boyunca komünist blok içinde Batı dünyasının karşısında bulunan Bulgaristan, Macaristan, Polonya ve Romanya bile AB üyesi olmuş durumdalar. Türkiye ise, Brüksel’in büyük bir çifte standart örneği sergileyerek Mayıs 2004’te GKRY’yi üye olarak kabul etmesinden sonra, AB süreciyle doğrudan ilgili olmayan bu mesele yüzünden hâlâ ilerleyemiyor. SÜREÇ HIZLANDIRILMALI Ankara 50 yıllık bu maceranın bir 50 yıl daha uzamasını istemiyorsa, kendisiyle aynı anda yola çıkan Hırvatistan’la aynı anda üye olmak istiyorsa, hiç olmazsa bugün müzakereleri başlamayı bekleyen Makedonya ve Arnavutluk’tan önce üyelik koltuğuna oturma arzusu taşıyorsa, sürece yeni bir dinamizm getirmenin yollarını bulmak zorundadır. Yoksa “AB üyeliği sadece bir masalmış” diyeceğimiz günlere az kaldı… * İlerleme Raporu: Avrupa Komisyonu tarafından yıllık olarak hazırlanan ve aday ülkelerin üyelik yolunda kaydettiği ilerlemelerin değerlendirildiği rapordur. Türkiye için ilk İlerleme Raporu, Haziran 1998 tarihli Cardiff Zirvesinde alınan karara dayanarak diğer aday ülkelerle birlikte 1998 yılı sonbaharı itibarıyla yayımlanmaya başlamıştır. Türkiye’ye ilişkin son İlerleme Raporu 7 Kasım 2007 tarihinde yayımlanmıştır. * Ulusal Program: AB’ye aday ülkeler tarafından hazırlanarak Avrupa Komisyonuna sunulan, Katılım Ortaklığı Belgesinde yer alan önceliklerin ne şekilde yerine getirileceği ve AB’ne entegrasyon için ne tür hazırlıkların yapılacağı hususlarının yer aldığı bir belgedir. Ulusal Programda Katılım Ortaklığı Belgesinde yer alan önceliklerin yanı sıra aday ülkelerin kendi öncelikleri, AB müktesebatının üstlenilmesi maksadıyla geliştirilmesi gereken idari yapı ve tüm bu hususlara ilişkin kısa ve orta vadeli öncelikler takvimi yer almaktadır. * Katılım Ortaklığı Belgesi: AB’ye aday ülkeler için Birlik tarafından hazırlanan ve her bir aday ülkenin AB’ye katılım yönünde gelişme kaydetmesi gereken öncelikli alanların değerlendirildiği bir belgedir. Türkiye’nin 1999 tarihli Helsinki Zirvesinde aday ülke olarak kabul edilmesinden bu yana dört adet Katılım Ortaklığı Belgesi açıklanmıştır. TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ KRONOLOJİSİ (1959-2008) İÇİN TIKLAYIN